1. içinde
akvaryumun içinde
Tom kağıdı bir top gibi kırıştırdı ve odanın içinde fırlattı.
Köprü altı ay içinde inşa edilmeli.
Lüks içinde yaşarlardı.
Çalışan sayısı on yıl içinde iki katına çıktı.
Hava çok sıkıntılı;sanırım kısa süre içinde gök gürleyecek.
Onun içinde iki kişi vardı, onun kız öğrencilerinden birisi ve genç bir adam.
Kendilerini geleneksel bir sistem içinde asla birlikte bulmamış olan diller Tatoeba'da bağlanabilirler.
Ana ve çocuk özel ihtimam ve yardım görmek hakkını haizdir. Bütün çocuklar, evlilik içinde veya dışında doğsunlar, aynı sosyal korunmadan faydalanırlar.
Ben, beş yıl içinde, ilk kez Yoshida ile görüştüm.
Bir kralın kızı olarak düşünülen ve büyük lüks içinde yetiştirilen Eleanor kocasıyla bu tersliği paylaşmaya karar verdi.
Yaramaz kız kaleminin sonunu çiğneme alışkanlığı içinde.
Doğayla uyum içinde yaşamayı öğrenmeliyiz.
Bir köpeğin dışında, bir kitap insanın en iyi arkadaşıdır. Bir köpeğin içinde, okumak için çok karanlıktır.
Biz her dilin tüm benzersizliğini yakalamak istiyoruz. Ve biz zaman içinde onların evrimini de yakalamak istiyoruz.
2. çevrelemek