1. hoş
Arkadaşlarımla hoş bir akşam geçirdim.
Kız kardeşiniz gerçekten hoş.
Hoş geldin!
Sesi dinlemek için hoş.
Yeterli param olsa,o hoş arabayı alırım.
Bir kırmızı araba ve bir beyaz olanı gördüm.Kırmızı olan beyaz olandan daha hoş görünüyordu.
Sen hoş bir çocuksun.
O, en hoş bir parti için, ev sahibine teşekkür etti.
Bu üzümler hoş görünüyor fakat, aslında tadı buruk.
Japonya'ya hoş geldin.
Seni burada görmek ne hoş sürpriz!
Bir güzellik salonunda hoş ve mutlu bir zaman geçirmeye ne dersin?
Pringles ve süzme yoğurt, hoş bir tat yaratır.
Bunlar iki hoş resimdir.
Romada hoş bir zaman geçiriyoruz.
Turecký slovo „καλός„(hoş) se zobrazí v sadách:
Επίθετα προσωπικότητας στα τουρκικά2. iyi
Bu çok iyi.
Bize iyi ders vermesinin dışında Dünyada bir şey yok.
Bir dili iyi öğrenmek istiyorsanız, onu kendiniz öğrenin.
Bizim kendi ağacımızdan gelen elmalar marketten gelen püskürtülmüş elmalardan çok daha iyi tat veriyor.
O şimdi iyi; ne çok ağır ne de çok hafif.
Umutsuzluktan dolayı o plana vardık fakat kitap iyi sattı.
Aşk bir oyun değildir, bu nedenle sadece en iyi parçaları seçemezsiniz!
Google Translate, Ubuntu Çevirileri için yeterince iyi değildir. Ayrıca bu, Ubuntu ilkesine de aykırıdır.
Twitter'ın sloganı "Dünyanızda nelerin yeni olduğunu keşfetmenin en iyi yolu."'dur.
Bu işle ilgili daha iyi bir referans veremeyeceğim için özür dilerim.
Çünkü biz sizi seviyoruz, daha iyi bir kullanıcı deneyimi getirmek için Tatoeba'yı güncelleştiriyoruz. Gördünüz mü? Biz sizi seviyoruz ha?
Küçük ev, şimdiye kadar tıpkı altındaki kadar iyi olmasına rağmen,eski püskü görünmeye başladı.
George o kadar yorgundu ki doktoru ona kendisine daha iyi bakmasını tavsiye etti.
Aman Tanrım, bu dondurma gerçekten çok iyi!
Maskeler sarı kum tozunu,polenlerden dahada küçük,ne kadar iyi engelleyebilir?Sanırım o polenden oldukça daha fazla bir baş belasıdır.