slovník Angličtina - Turečtina

English - Türkçe

his v turečtině:

1. onun


Onun ailesini tanıyorum.
Başkan yasa tasarısını veto etti fakat Kongre onun vetosunu geçersiz kıldı.
Su içebilirsin fakat aynı zamanda da onun yürümesine izin verebilirsin.
Ebeveynlerinin görüşü onun kazandıklarını aptal bir kıza harcamasıydı.
Onun kitabı sadece İngiltere'de ünlü değil, Japonya'da da ünlü.
Herkese karşı kaba davranamazsın ve sonsuza dek onun yanına kalacağını bekleyemezsin.
Onun hakkında konuşmak için birinci olmak isteyen kimse olmadığı ortaya çıktı.Şimdi ne yaparız?
Bir muhabir, onun azgın bir bulldog köpeğine benzediğini söyledi.
Kız bayıldı, fakat biz onun yüzüne su döktüğümüzde o kendine geldi.
Onun yabancı işçilerin çalıştırılmasıyla ilgili çok sayıda fikirleri vardır.
Bir insanın değeri, onun neye sahip olduğuna değil, ne olduğuna bağlıdır.
Patronu gerçeği öğrendiğinde, yalan onun başını derde soktu.
Bu komedi filmini onun kız kardeşinden ödünç aldım.
Onun işe genellikle geç gelmesi yeterince kötüydü fakat sarhoş gelmesi bardağı taşıran son damlaydı ve ben onun işine son verdireceğim.