1. yüksek
Başarılı olma ihtimali yüksek.
Kendisine "HAYIR" dedi. Yüksek sesle "EVET" dedi.
Kangurular çok yüksek sıçrarlar.
İngilizceyi yüksek sesle okumalısın.
Japonya yüksek teknoloji endüstrisinin lideridir.
Daha yüksek sesle konuşun böylece herkes sizi duyabilir.
Yüksek tansiyonum var.
Her şahsın öğrenim hakkı vardır. Öğrenim hiç olmazsa ilk ve temel safhalarında parasızdır. İlk öğretim mecburidir. Teknik ve mesleki öğretimden herkes istifade edebilmelidir. Yüksek öğretim, liyakatlerine göre herkese tam eşitlikle açık olmalıdır.
Başkalarını rahatsız ettiklerini öğrendiklerinde yüksek sesle konuşuyorlardı..
Onlar, hayırseverleri olarak onu yüksek itibarda tuttu.
Daha yüksek eğitim kalitesi, en yüksek uluslararası standartlara cevap vermelidir.
Japonya'daki en yüksek dağ hangisidir?
O kendini daha uzun göstermek için yüksek topuklu ayakkabılar giyiyor.
Cambridge Üniversitesi'nde öğrenim zorluğu çok yüksek olmasına rağmen, çok sayıda öğrencinin hâlâ dışarı çıkmak ve eğlenmek için zamanı var.
Turecký slovo „high„(yüksek) se zobrazí v sadách:
Turkish | Miscellaneous