1. konusmak
Bu konuda sizinle konuşmak isterdim.
Biz şirket başkanı ile konuşmak istedik, ama o bizimle konuşmayı reddetti.
Çinceyi iyi konuşmak zordur.
Bay Smith ile konuşmak istiyorum. " Ben Smith."
Açıkça konuşmak gerekirse, o güvenilmez biri.
İngilizce konuşmak zor değildir.
Almanca konuşmak istiyorum.
Onun hakkında konuşmak için birinci olmak isteyen kimse olmadığı ortaya çıktı.Şimdi ne yaparız?
Dayınla konuşmak istiyorum.
Bu sorun hakkında seninle konuşmak istiyorum.
Onunla bir konuşmak istiyorum.
Seninle konuşmak istiyorum.
Hava hakkında konuşmak istemiyorum.
Sevdiği genç onunla konuşmak için geldiğinde, o telaşlandı.
2. konuşmak
Bu konuda sizinle konuşmak isterdim.
Biz şirket başkanı ile konuşmak istedik, ama o bizimle konuşmayı reddetti.
Çinceyi iyi konuşmak zordur.
Bay Smith ile konuşmak istiyorum. " Ben Smith."
Açıkça konuşmak gerekirse, o güvenilmez biri.
İngilizce konuşmak zor değildir.
Almanca konuşmak istiyorum.
Onun hakkında konuşmak için birinci olmak isteyen kimse olmadığı ortaya çıktı.Şimdi ne yaparız?
Dayınla konuşmak istiyorum.
Bu sorun hakkında seninle konuşmak istiyorum.
Onunla bir konuşmak istiyorum.
Seninle konuşmak istiyorum.
Hava hakkında konuşmak istemiyorum.
Sevdiği genç onunla konuşmak için geldiğinde, o telaşlandı.
Turecký slovo „sprechen„(konuşmak) se zobrazí v sadách:
das Verb (die Verben)3. konuşması
Konuşması dinleyicileri derinden etkiledi.
Onun konuşması Hükümetin politikalarıyla ilgili etkili bir özürdü.
Onun konuşması sırasında öğrenciler istekli olarak dinlediler.
Konuşması birçok güzel cümle içeriyordu.
Jane'in veda konuşması bizi çok üzdü.
Konuşması o kadar uzun zaman sürdü ki bazı insanlar uyumaya başladı.
Onun sürekli şikâyet konuşması beni sinirlendirdi.