1. saat
Saat durdu.
Zürih'ten Boston'a uçmak sekiz saat sürer, ancak dönüş için sadece altı.
Ümit; bir saat önce bitirdiğin çikolatalı çörek kutusunun sihirle tekrar dolup dolmadığını kontrol etmek için çılgın bir adam gibi birdenbire mutfağa doğru koştuğundadır.
Bir saat aldım ve ertesi gün onu kaybettim.
O, her gün bahçede iki saat çalışmayı bir kural haline getiriyor.
Alışveriş yapmaya gitmeliyim, bir saat içinde döneceğim.
Benim havaalanı servis otobüsü, saat altıda hareket eder.
Öğle yemeğimi bitirdiğimde, bir saat uzanacağım.
Odalar, ayrılış gününde saat on bire kadar boş bırakılmalıydı.
New York'tan Boston'a gidiş dört saat sürer.
Saat başı haber yayınlıyoruz.
Tom, günde üç saat Fransızca eğitimi almaya karar verdi.
Biz, İngilizceyi haftada üç saat öğreniyoruz.
Öğrencilerin öğlen yemeği zamanı saat on ikiden saat bire kadardır.
Her ne zaman yurtdışına gitsem saat farkı ve ishalden rahatsız olurum.
Turecký slovo „hour„(saat) se zobrazí v sadách:
İngilizce Kelimeler: En Önemli 1000 İsim 51 - 75