Turkish sentences from Tatoeba 11

 0    1 000 kartičky    aleksandra.eska
stáhnout mp3 Vytisknout hrát zkontrolovat se
 
otázka odpověď
Children play with toys.
začněte se učit
Çocuklar oyuncakları ile oynarlar.
Choose a dress you like.
začněte se učit
Hoşlandığın bir elbise seç.
Choose the one you like.
začněte se učit
Sevdiğin birini seç.
Chris didn't have a car.
začněte se učit
Chris'in bir arabası yoktu.
Clay accepted the offer.
začněte se učit
Clay teklifi kabul etti.
Close your eyes, please.
začněte se učit
Gözlerini kapa lütfen.
Come and see me tonight.
začněte se učit
Bu gece beni görmeye gel.
Come as soon as you can.
začněte se učit
Gelebildiğin kadar kısa zamanda gel.
Come on, answer quickly.
začněte se učit
Haydi, çabuk cevap ver.
Congress refused to act.
začněte se učit
Kongre eylemi reddetti.
Correct me if I'm wrong.
začněte se učit
Hatalıysam beni düzelt.
Could I borrow a pencil?
začněte se učit
Bir kurşun kalem ödünç alabilir miyim?
Could I use your pencil?
začněte se učit
Kurşun kalemini kullanabilir miyim?
Cut the pie into slices.
začněte se učit
Tartı dilimle.
Days are getting longer.
začněte se učit
Günler uzuyor.
Debbie! Can you hear me?
začněte se učit
Debbie! Beni duyabiliyor musun?
Did he support her idea?
začněte se učit
O onun fikrini destekledi mi?
Did I hurt his feelings?
začněte se učit
Onun duygularını incittim mi?
Did they hear correctly?
začněte se učit
Doğru duydular mı?
Did you clean your room?
začněte se učit
Odanızı temizlediniz mi?
Did you come here alone?
začněte se učit
Buraya yalnız geldin mi?
Did you enjoy your trip?
začněte se učit
Gezinizden hoşlandınız mı?
Did you grade the tests?
začněte se učit
Testleri derecelendirdin mi?
Did you push the button?
začněte se učit
Butona bastın mı?
Did you study yesterday?
začněte se učit
Dün çalıştın mı?
Did you wash your hands?
začněte se učit
Ellerinizi yıkadınız mı?
Did you write this book?
začněte se učit
Bu kitabı yazdın mı?
Dinner is on me tonight.
začněte se učit
Bu gece akşam yemeği benden.
Do they love each other?
začněte se učit
Onlar birbirlerini seviyorlar mı?
Do you accept this card?
začněte se učit
Bu kartı kabul eder misiniz?
Do you accept Visa card?
začněte se učit
Kredi kartı kabul ediyor musunuz?
Do you feel like eating?
začněte se učit
Canın yemek istiyor mu?
Do you get enough sleep?
začněte se učit
Yeterince uyuyor musun?
Do you have a timetable?
začněte se učit
Bir takviminiz var mı?
Do you have any sisters?
začněte se učit
Herhangi bir kız kardeşin var mı?
Do you have any tattoos?
začněte se učit
Hiç dövmen var mı
Do you have cough drops?
začněte se učit
Öksürük damlan var mı?
Do you have enough food?
začněte se učit
Yeterli yiyeceğin var mı?
Do you have enough time?
začněte se učit
Yeterli zamanın var mı?
Do you know his brother?
začněte se učit
Onun erkek kardeşini biliyor musunuz?
Do you know how to swim?
začněte se učit
Nasıl yüzeceğini biliyor musun?
Do you know what I mean?
začněte se učit
Ne demek istediğimi biliyor musunuz?
Do you know who did it?
začněte se učit
Onu kimin yaptığını biliyor musun?
Do you like this blouse?
začněte se učit
Bu bulüzü sever misiniz?
Do you like to be alone?
začněte se učit
Yalnız olmayı sever misin?
Do you live in Sasayama?
začněte se učit
Sasayama'da mı yaşıyorsun?
Do you live in the city?
začněte se učit
Şehirde mi yaşıyorsunuz?
Do you talk to your dog?
začněte se učit
Köpeğinle konuşur musun?
Do you think he is dead?
začněte se učit
Onun ölü olduğunu mu düşünüyorsun?
Do you think I'm pretty?
začněte se učit
Hoş olduğumu düşünüyor musunuz?
Do you think I'm pretty?
začněte se učit
Sizce ben hoş muyum?
Do you think I'm stupid?
začněte se učit
Benim aptal olduğumu düşünüyor musunuz?
Do you think I'm stupid?
začněte se učit
Sizce ben aptal mıyım?
Do you want to sit down?
začněte se učit
Oturmak istiyor musunuz?
Do you watch television?
začněte se učit
Televizyon izler misiniz?
Does he have many books?
začněte se učit
Onun çok sayıda kitapları var mı?
Does Tony run every day?
začněte se učit
Tony her gün koşar mı?
Don't add too much salt.
začněte se učit
Çok fazla tuz katmayın.
Don't come into my room.
začněte se učit
Odama gelme.
Don't eat between meals.
začněte se učit
Öğünler arası yemek yeme.
Don't forget to call me.
začněte se učit
Beni aramayı unutma.
Don't forget your stuff.
začněte se učit
Eşyalarını unutma.
Don't give up the fight.
začněte se učit
Mücadeleden vazgeçme.
Don't go out after dark.
začněte se učit
Karanlıktan sonra dışarı çıkma.
Don't let go of my hand.
začněte se učit
Elimi bırakma.
Don't look into the box.
začněte se učit
Kutuya bakma.
Don't play in this room.
začněte se učit
Bu odada oynama.
Don't put it on my desk.
začněte se učit
Onu masamın üzerine koymayın.
Don't put it on my desk.
začněte se učit
Onu masama koymayın.
Don't read in this room.
začněte se učit
Bu odada okuma.
Don't sit on that bench.
začněte se učit
O bankın üzerinde oturma.
Don't speak in Japanese.
začněte se učit
Japonca konuşma.
Don't swim in the river.
začněte se učit
Nehirde yüzme.
Don't take it out on me.
začněte se učit
Hırsını benden alma.
Don't take it seriously.
začněte se učit
Onu ciddiye almayın.
Don't take it seriously.
začněte se učit
Onu ciddiye alma.
Don't tell her about it.
začněte se učit
Ona bu konudan bahsetme.
Don't touch the flowers.
začněte se učit
Çiçeklere dokunma.
Don't walk on the grass.
začněte se učit
Çim üzerinde yürüme.
Don't waste your breath.
začněte se učit
Nefesinizi boşa harcamayın.
Don't you know his name?
začněte se učit
Onun adını bilmiyor musunuz?
Don't you like baseball?
začněte se učit
Beyzbol sevmez misin?
Eat as much as you like.
začněte se učit
İstediğin kadar çok ye.
Either Tom or I must go.
začněte se učit
Ya Tom yada ben gitmeliyim.
English is third period.
začněte se učit
İngilizce üçüncü dönem.
Everybody calls him Mac.
začněte se učit
Herkes ona Mac der.
Everybody laughed at me.
začněte se učit
Herkes bana güldü.
Everyone calls him Jeff.
začněte se učit
Herkes ona Jeff der.
Everything here is mine.
začněte se učit
Buradaki herşey benim.
Fashions change quickly.
začněte se učit
Moda çabucak değişir.
Fill the tires with air.
začněte se učit
Lastiklei havayla doldur.
Football is an old game.
začněte se učit
Futbol eski bir oyundur.
Fresh food is wonderful.
začněte se učit
Taze gıda harika.
Get me a ticket, please.
začněte se učit
Bana bir bilet al, lütfen.
Give me a cup of coffee.
začněte se učit
Bana bir fincan kahve ver.
Give me a drink, please.
začněte se učit
Lütfen bana bir içecek verin.
Give me a glass of milk.
začněte se učit
Bana bir bardak süt ver.
Give me a second chance.
začněte se učit
Bana ikinci bir şans ver.
Give me another example.
začněte se učit
Bana bir örnek daha ver.
Give me something to do.
začněte se učit
Bana yapacak bir şey verin.
Give us a ride downtown.
začněte se učit
Bizi şehir merkezine götür.
Glass is made from sand.
začněte se učit
Cam kumdan yapılır.
Goodbyes are always sad.
začněte se učit
Vedalar her zaman üzücüdür.
Goro is good at English.
začněte se učit
Goro İngilizcede iyidir.
Great minds think alike.
začněte se učit
Büyük akıllar benzer düşünürler.
Great weather, isn't it?
začněte se učit
Hava harika, değil mi?
Hanako called his bluff.
začněte se učit
Hanako onun blöfünü gördü.
Did anyone ask for me?
začněte se učit
Beni soran oldu mu?
Has Lucy telephoned yet?
začněte se učit
Lucy henüz telefon etti mi?
Hasn't Kate arrived yet?
začněte se učit
Kate henüz varmadı mı.
Have I kept you waiting?
začněte se učit
Seni beklettim mi?
Have you been to London?
začněte se učit
Londra'da bulundun mu?
Have you been waited on?
začněte se učit
Size hizmet edildi mi?
Have you called her yet?
začněte se učit
Henüz onu aradın mı?
Have you heard from her?
začněte se učit
Ondan haber aldın mı?
Have you met each other?
začněte se učit
Birbirinizle tanıştınız mı?
Have you met her before?
začněte se učit
Onunla daha önce tanıştınız mı?
Haven't you decided yet?
začněte se učit
Henüz karar vermedin mi?
He abandoned his family.
začněte se učit
O, ailesini terk etti.
He abuses his authority.
začněte se učit
O yetkisini kötüye kullanıyor.
He added up the figures.
začněte se učit
O, rakamları topladı.
He answered incorrectly.
začněte se učit
O yanlış cevap verdi.
He arrived in a big car.
začněte se učit
O, büyük bir arabada geldi.
He asked for more money.
začněte se učit
O daha fazla para istedi.
He asked for some money.
začněte se učit
O biraz para istedi.
He asked me to help him.
začněte se učit
O ona yardım etmemi rica etti.
He asked us to help him.
začněte se učit
O, ona yardım etmemizi rica etti.
He ate all of the apple.
začněte se učit
O, elmaların hepsini yedi.
He began to feel afraid.
začněte se učit
O korkmuş hissetmeye başladı.
He behaved like a child.
začněte se učit
O bir çocuk gibi davrandı.
He betrayed his country.
začněte se učit
O, memleketine ihanet etti.
He bought her a sweater.
začněte se učit
O ona bir kazak aldı.
He bought us nice books.
začněte se učit
O bize güzel kitaplar satın aldı.
He bowed to his teacher.
začněte se učit
O, başıyla öğretmenini selamladı.
He burned himself badly.
začněte se učit
O kendini kötü bir şekilde yaktı.
He called a taxi for me.
začněte se učit
O benim için bir taksi çağırdı.
He called her bad names.
začněte se učit
Onu kötü isimlerle isimlendirdi.
He came back after dark.
začněte se učit
O, karanlıktan sonra geri döndü.
He came here to help me.
začněte se učit
Bana yardım etmek için buraya geldi.
He came out of the room.
začněte se učit
O odadan çıktı.
He can read pretty well.
začněte se učit
O, oldukça iyi okuyabilir.
He can read well enough.
začněte se učit
O yeterince iyi okuyabilir.
He can swim like a fish.
začněte se učit
O bir balık gibi yüzebilir.
He can swim on his back.
začněte se učit
O, sırt üstü yüzebilir.
He can't know the truth.
začněte se učit
O, gerçeği bilemez.
He catches colds easily.
začněte se učit
O kolayca soğuk algınlığına yakalanır.
He couldn't get the job.
začněte se učit
O, işi alamadı.
He decided on a red car.
začněte se učit
O kırmızı bir arabada karar kıldı.
He decided to go abroad.
začněte se učit
O, yurt dışına gitmeye karar verdi.
He decided to go abroad.
začněte se učit
O, yurtdışına gitmeye karar verdi.
He decided to marry her.
začněte se učit
O onunla evlenmeye karar verdi.
He declined my proposal.
začněte se učit
O benim önerimi reddetti.
He did not get up early.
začněte se učit
O erken kalkmadı.
He did not sleep a wink.
začněte se učit
O, gözünü kırpmadı.
He did not speak at all.
začněte se učit
O, hiç konuşmadı.
He didn't used to drink.
začněte se učit
O içmezdi.
He died by the roadside.
začněte se učit
O, yol kenarında öldü.
He died of that disease.
začněte se učit
O, o hastalıktan öldü.
He died two hours later.
začněte se učit
İki saat sonra öldü.
He does not like tennis.
začněte se učit
O, tenisten hoşlanmaz.
He doesn't look his age.
začněte se učit
O yaşında görünmüyor.
He doesn't need to work.
začněte se učit
O, çalışmak zorunda değildir.
He drinks too much beer.
začněte se učit
O çok fazla bira içer.
He dropped in to see us.
začněte se učit
O bizi görmek için uğradı.
He drowned in the river.
začněte se učit
O nehirde boğuldu.
He enjoyed those visits.
začněte se učit
O, o ziyaretlerden zevk aldı.
He faced toward the sea.
začněte se učit
O, yüzünü denize doğru döndü.
He finally got his wish.
začněte se učit
O, nihayet isteğini gerçekleştirdi.
He found me a good seat.
začněte se učit
O bana iyi bir koltuk buldu.
He found out the secret.
začněte se učit
O sırrı öğrendi.
He gave the child a toy.
začněte se učit
O, çocuğa bir oyuncak verdi.
He gets mad very easily.
začněte se učit
O çok kolay kızar.
He goes there every day.
začněte se učit
O, her gün oraya gider.
He got a bad reputation.
začněte se učit
Onun kötü bir ünü var.
He got across the river.
začněte se učit
O, nehri geçti.
He got lost in the city.
začněte se učit
O şehirde kayboldu.
He got lost in the park.
začněte se učit
O, parkta kayboldu.
He got through his work.
začněte se učit
O işini başardı.
He got tired of reading.
začněte se učit
O okumaktan bıktı.
He got used to the work.
začněte se učit
O, işe alıştı.
He had his tooth pulled.
začněte se učit
O dişini çektirdi.
He had to carry the bag.
začněte se učit
O çantayı taşımak zorunda kaldı.
He has a lot of hobbies.
začněte se učit
Onun bir sürü hobileri vardır.
He has a sense of humor.
začněte se učit
Onun bir mizah anlayışı vardır.
He has already gone out.
začněte se učit
O zaten dışarı gitti.
He has already said yes.
začněte se učit
O zaten Evet dedi.
He has an ear for music.
začněte se učit
Onun müzik kulağı var.
He has been to Hokkaido.
začněte se učit
O Hokkaido'da bulundu.
He bought a new car.
začněte se učit
O yeni bir araba satın aldı.
He has gone to Hokkaido.
začněte se učit
O, Hokkaido'ya gitti.
He has no eye for women.
začněte se učit
Onun kadınlarda gözü yok.
He has to speak English.
začněte se učit
O İngilizce konuşmak zorunda.
He hoped to be a sailor.
začněte se učit
O bir denizci olmayı umuyordu.
He introduced me to Sue.
začněte se učit
O beni Sue'ya tanıttı.
He invited me to dinner.
začněte se učit
O beni akşam yemeğine davet etti.
He is a baseball player.
začněte se učit
O bir beyzbol oyuncusudur.
He is a bit of a coward.
začněte se učit
O biraz korkak.
He is a famous composer.
začněte se učit
O ünlü bir bestecidir.
He is a friendly person.
začněte se učit
O dost bir kişidir.
He is a great scientist.
začněte se učit
O, büyük bir bilim adamıdır.
He is a highly paid man.
začněte se učit
O yüksek ücretli bir adamdır.
He is a lover of sports.
začněte se učit
O bir spor aşığı.
He is a man of his word.
začněte se učit
O, sözünün adamıdır.
He is a medical student.
začněte se učit
O bir tıp öğrencisidir.
He is accused of murder.
začněte se učit
O cinayetle suçlanıyor.
He is afraid of the dog.
začněte se učit
O, köpekten korkuyor.
He is as poor as can be.
začněte se učit
O olabildiğince fakirdir.
He is as strong as ever.
začněte se učit
O, her zamanki kadar güçlü.
He is at home in France.
začněte se učit
O, Fransa'daki evindedir.
He's always busy.
začněte se učit
O her zaman meşgul.
He is doing a super job.
začněte se učit
O, süper bir iş yapıyor.
He is drawing a picture.
začněte se učit
O bir resim çiziyor.
He is eager to go there.
začněte se učit
O, oraya gitmek için istekli.
He is fluent in Chinese.
začněte se učit
O Çincede akıcıdır.
He is full of new ideas.
začněte se učit
O, yeni fikirlerle dolu.
He is going to help you.
začněte se učit
O size yardımcı olacak.
He is hard to deal with.
začněte se učit
Onunla ilgilenmesi zordur.
He is hard up for money.
začněte se učit
Onun para için eli darda.
He is just killing time.
začněte se učit
O sadece zaman öldürüyor.
He is known to everyone.
začněte se učit
O herkese tanıdıktır.
He is looking for a job.
začněte se učit
O bir iş arıyor.
He is loyal to his boss.
začněte se učit
O, patronuna sadıktır.
He is lying on the sofa.
začněte se učit
O, kanepede uzanıyor.
He is no friend of mine.
začněte se učit
O benim arkadaşım değil.
He is no relation to me.
začněte se učit
O benimle akraba değil.
He is no stranger to me.
začněte se učit
O bana hiç yabancı değil.
He is not a good person.
začněte se učit
O, iyi bir insan değil.
He is not from Hokkaido.
začněte se učit
O, Hokkaido'lu değildir.
He is not honest at all.
začněte se učit
O hiç dürüst değil.
He is not like he seems.
začněte se učit
O göründüğü gibi değil.
He is not what he seems.
začněte se učit
O, göründüğü gibi değil.
He is out of the office.
začněte se učit
O, ofisin dışında.
He is putting on weight.
začněte se učit
O, kilo alıyor.
He is rather optimistic.
začněte se učit
O oldukça iyimserdir.
He is respected by them.
začněte se učit
Onlar tarafından ona saygı duyulur.
He is short, but strong.
začněte se učit
O kısa, ama güçlüdür.
He is smelling the soup.
začněte se učit
O çorbayı kokluyor.
He is used to hard work.
začněte se učit
O, zor işe alışkındır.
He is used to traveling.
začněte se učit
O, seyahat yapmaya alışkındır.
He isn't at home, is he?
začněte se učit
O evde değil, değil mi?
He isn't coming, either.
začněte se učit
O da gelmiyor.
He keeps his room clean.
začněte se učit
O, odasını temiz tutar.
He left ten minutes ago.
začněte se učit
O, on dakika önce gitti.
He likes anything sweet.
začněte se učit
O, tatlı olan herhangi bir şeyden hoşlanır.
He likes green the best.
začněte se učit
O en çok yeşili seviyor.
He likes playing soccer.
začněte se učit
O, futbol oynamayı sever.
He lives here all alone.
začněte se učit
O burada yapayalnız yaşıyor.
He lives in a port town.
začněte se učit
O, bir liman kasabasında yaşamaktadır.
He lives on this street.
začněte se učit
O bu sokakta yaşamaktadır.
He looked like a doctor.
začněte se učit
O bir doktora benziyordu.
He looked me in the eye.
začněte se učit
O benim gözlerime baktı.
He looked up at the sky.
začněte se učit
O, gökyüzüne baktı.
He loves no one but her.
začněte se učit
O, ondan başka kimseyi sevmez.
He made a box yesterday.
začněte se učit
O dün bir kutu yaptı.
He made a joke about it.
začněte se učit
O, o konuda bir şaka yaptı.
He made her a bookshelf.
začněte se učit
O ona bir kitaplık yaptı.
He made his son a chair.
začněte se učit
O, oğluna bir sandalye yaptı.
He mailed a letter home.
začněte se učit
O eve bir mektup gönderdi.
He married a stewardess.
začněte se učit
O, bir hostesle evlendi.
He met a nice young man.
začněte se učit
O, kibar genç bir adamla tanıştı.
He must be nearly forty.
začněte se učit
O, yaklaşık kırk olmalı.
He named his dog Popeye.
začněte se učit
O, köpeğine Popeye adını verdi.
He neglected his duties.
začněte se učit
O görevlerini ihmal etti.
He never drinks alcohol.
začněte se učit
O asla alkol içmez.
He never keeps his word.
začněte se učit
O asla sözünü tutmaz.
He no longer lives here.
začněte se učit
O, artık burada yaşamıyor.
He objected to our plan.
začněte se učit
O, planımıza itiraz etti.
He only had 100 dollars.
začněte se učit
Onun sadece 100 doları vardı.
He ordered a cup of tea.
začněte se učit
O bir bardak çay ısmarladı.
He plugged in the radio.
začněte se učit
O, radyonun fişini taktı.
He promised not to tell.
začněte se učit
O anlatmamak için söz verdi.
He put air in his tires.
začněte se učit
Onun lastiklerine hava bastı.
He put the luggage down.
začněte se učit
O bagajı indirdi.
He reached for the book.
začněte se učit
O, kitaba uzandı.
He resembles his mother.
začněte se učit
O, annesine benzer.
He runs a lot of hotels.
začněte se učit
O, bir sürü otel işletir.
He sat up late at night.
začněte se učit
O, gece geç saatlere kadar oturdu.
He saved a lot of money.
začněte se učit
O, çok para biriktirdi.
He saved me from danger.
začněte se učit
O beni tehlikeden kurtardı.
He saw a light far away.
začněte se učit
O, uzakta bir ışık gördü.
He seems to be friendly.
začněte se učit
O cana yakın görünüyor.
He seems to be rich now.
začněte se učit
O, şimdi zengin gibi görünüyor.
He seems unable to swim.
začněte se učit
O yüzemiyor gibi görünüyor.
He sent me a brief note.
začněte se učit
O, bana kısa bir not gönderdi.
He showed what he meant.
začněte se učit
O ne demek istediğini gösterdi.
He sometimes watches TV.
začněte se učit
O bazen tv izler.
He speaks Japanese well.
začněte se učit
O Japoncayı iyi konuşur.
He speaks ten languages.
začněte se učit
O on dil konuşuyor.
He spoke of party unity.
začněte se učit
O, parti birliği hakkında konuştu.
He stuck to his promise.
začněte se učit
O sözüne sadık kaldı.
He told me a long story.
začněte se učit
O bana uzun bir hikaye anlattı.
He told me not to smoke.
začněte se učit
O bana sigara içmememi söyledi.
He took her by the hand.
začněte se učit
O onu eliyle götürdü.
He took off his glasses.
začněte se učit
O, gözlüğünü çıkardı.
He traveled on business.
začněte se učit
O, iş için seyahate gitti.
He turned down my offer.
začněte se učit
O, önerimi reddetti.
He used to get up early.
začněte se učit
O erken kalkardı.
He visited Italy before.
začněte se učit
O, daha önce İtalya'yı ziyaret etti.
He wanted to destroy it.
začněte se učit
O onu yok etmek istedi.
He wants a book to read.
začněte se učit
O, okumak için bir kitap istiyor.
He was a big, heavy man.
začněte se učit
O büyük, ağır bir adamdı.
He was a great musician.
začněte se učit
O, büyük bir müzisyendi.
He was a Roman Catholic.
začněte se učit
O bir Romalı Katolik idi.
He was a tall, thin man.
začněte se učit
O uzun boylu, zayıf bir adamdı.
He was a trusted friend.
začněte se učit
O güvenilir bir arkadaştı.
He was accused of theft.
začněte se učit
O hırsızlıkla suçlandı.
He was born in Nagasaki.
začněte se učit
O Nagasaki'de doğdu.
He was covered with mud.
začněte se učit
O çamurla kaplıydı.
He was dressed in black.
začněte se učit
O, siyah giymişti.
He was elected chairman.
začněte se učit
O, başkan seçildi.
He was guilty of murder.
začněte se učit
O cinayetten suçluydu.
He was happy for a time.
začněte se učit
O, bir süre mutluydu.
He was interested in me.
začněte se učit
Bana meraklıydı.
He was interested in me.
začněte se učit
O benimle ilgilendi.
He was killed instantly.
začněte se učit
O derhal öldürüldü.
He was knee deep in mud.
začněte se učit
O, dizine kadar çamurun içindeydi.
He was made to go there.
začněte se učit
O, oraya gönderildi.
He was seized with fear.
začněte se učit
O, korku yüzünden ele geçirilmiştir.
He was sent into combat.
začněte se učit
O, savaşa gönderildi.
He was supposed to come.
začněte se učit
Onun gelmesi gerekiyordu.
He was tried for murder.
začněte se učit
O, cinayet için yargılandı.
He was very old and ill.
začněte se učit
O çok yaşlı ve hastaydı.
He watches TV every day.
začněte se učit
O her gün televizyon izler.
He went away in a hurry.
začněte se učit
O, aceleyle gitti.
He went out in the rain.
začněte se učit
O yağmurda dışarı gitti.
She left the room.
začněte se učit
O, odadan çıktı.
He went there in person.
začněte se učit
O oraya bizzat gitti.
He whistled for his dog.
začněte se učit
O köpeği için ıslık çaldı.
He will visit his uncle.
začněte se učit
O, amcasını ziyaret edecek.
He witnessed the murder.
začněte se učit
O cinayete tanıklık etti.
He works for his living.
začněte se učit
O, yaşamı için çalışıyor.
He wrote to his parents.
začněte se učit
O, ebeveynlerine yazdı.
He zipped up his jacket.
začněte se učit
O, ceketinin fermuarını kapadı.
He'll be a good husband.
začněte se učit
O, iyi bir koca olacaktır.
He'll be back home soon.
začněte se učit
O, yakında eve dönecek.
He'll go, too, won't he?
začněte se učit
O da gidecek, değil mi?
He'll lend you his book.
začněte se učit
O, sana kitabını ödünç verecek.
He's a citizen of China.
začněte se učit
O bir Çin vatandaşıdır.
He's dying to see Seiko.
začněte se učit
O Seiko'yu görmek için ölüyor.
He's going to get fired.
začněte se učit
O kovulacak.
He's mumbling something.
začněte se učit
O birşey mırıldanıyor.
He's my younger brother.
začněte se učit
O benim küçük erkek kardeşimdir.
He's really into soccer.
začněte se učit
O, futbolu çok seviyor.
Health means everything.
začněte se učit
Sağlık her şey demektir.
Her story can't be true.
začněte se učit
Onun hikayesi doğru olamaz.
Here's my email address.
začněte se učit
İşte benim email adresim.
Here's my return ticket.
začněte se učit
İşte benim dönüş biletim.
His advice is of no use.
začněte se učit
Onun tavsiyesi faydasız.
His aunt has three cats.
začněte se učit
Halasının üç kedisi vardır.
Her daughter is a nurse.
začněte se učit
Onun kızı bir hemşiredir.
His jokes made us laugh.
začněte se učit
Esprileriyle bizi güldürdü.
His parents ran a hotel.
začněte se učit
Anne ve babası bir otel çalıştırıyor.
His story made us laugh.
začněte se učit
Onun hikayesi bizi güldürdü.
Hold it with both hands.
začněte se učit
Onu her İki elinizle tutun.
Hoover opposed the plan.
začněte se učit
Hoover, plana karşı çıktı.
How about next Saturday?
začněte se učit
Önümüzdeki Cumartesiye ne dersiniz?
How about taking a rest?
začněte se učit
Dinlenmeye ne dersin?
How about taking a walk?
začněte se učit
Yürüyüş yapmaya ne dersin?
How's it coming?
začněte se učit
Nasıl gidiyor?
How can I get to heaven?
začněte se učit
Cennete nasıl gidebilirim?
How did things turn out?
začněte se učit
İşler nasıl sonuçlandı?
How do I get to Gate 33?
začněte se učit
Gate 33'e nasıl giderim?
How do I report a theft?
začněte se učit
Bir hırsızlığı nasıl rapor ederim?
How do you go to school?
začněte se učit
Okula nasıl gidersin?
How do you go to school?
začněte se učit
Okula nasıl gidiyorsun?
How far is it from here?
začněte se učit
O, buradan ne kadar uzaklıktadır?
How late can I check in?
začněte se učit
Ne kadar geç giriş yapabilirim?
How long is that bridge?
začněte se učit
Köprünün uzunluğu ne kadar?
How long is this bridge?
začněte se učit
Bu köprünün uzunluğu ne kadar?
How long is this pencil?
začněte se učit
Bu kalem ne kadar uzundur?
How much is the express?
začněte se učit
Ekspress ne kadar?
How much is this camera?
začněte se učit
Bu kamera kaç para?
How old is the universe?
začněte se učit
Evren kaç yaşında?
How soon do you need it?
začněte se učit
Ne kadar kısa sürede ona ihtiyacın var?
Hurry up! We'll be late.
začněte se učit
Çabuk! Biz geç kalacağız.
I always keep a promise.
začněte se učit
Her zaman bir sözümü tutarım.
I always walk to school.
začněte se učit
Okula her zaman yürürüm.
I am as happy as can be.
začněte se učit
Olabildiği kadar mutluyum.
I am disgusted with him.
začněte se učit
Ondan tiskiniyorum.
I am disgusted with you.
začněte se učit
Senden iğreniyorum.
I am 18 years old.
začněte se učit
Ben on sekiz yaşındayım.
I am immune to smallpox.
začněte se učit
Çiçek hastalığına bağışıklığım var.
I am not good at sports.
začněte se učit
Sporlarda iyi değilim.
I am reading a book now.
začněte se učit
Şimdi bir kitap okuyorum.
I am reading a magazine.
začněte se učit
Ben bir dergi okuyorum.
I am really into soccer.
začněte se učit
Futbolla gerçekten ilgiliyim.
I am studying very hard.
začněte se učit
Çok sıkı çalışıyorum.
I am the fastest runner.
začněte se učit
Ben en hızlı koşucuyum.
I am to meet him at six.
začněte se učit
Saat altıda onunla buluşacağım.
I am to meet him at ten.
začněte se učit
Saat onda onunla buluşacağım.
I am too tired to climb.
začněte se učit
Tırmanamayacak kadar çok yorgunum.
I answered the question.
začněte se učit
Soruya cevap ver.
I appreciate good music.
začněte se učit
İyi müziği taktir ederim.
I appreciated your help.
začněte se učit
Ben senin yardımını takdir ettim.
I arrived here just now.
začněte se učit
Az önce buraya geldim.
I asked him for a favor.
začněte se učit
Ondan bir iyilik istedim.
I asked him point-blank.
začněte se učit
Doğrudan ona sordum.
I asked him to make tea.
začněte se učit
Ona çay yapmasını rica ettim.
I asked Mike to help me.
začněte se učit
Mike'ın bana yardım etmesini rica ettim.
I asked Tony a question.
začněte se učit
Ben Tony'ye bir soru sordum.
I asked where she lived.
začněte se učit
Onun nerede yaşadığını sordum.
I believe it to be true.
začněte se učit
Onun doğru olduğuna inanıyorum.
I bought him a magazine.
začněte se učit
Ona bir dergi satın aldım.
I bought this yesterday.
začněte se učit
Bunu dün aldım.
I call her up every day.
začněte se učit
Ben onu her gün ararım.
I call the computer Tim.
začněte se učit
Ben bilgisayara Tim diyorum.
I can ride a horse, too.
začněte se učit
Ben de bir ata binebilirim.
I can't believe my eyes.
začněte se učit
Gözlerime inanamıyorum.
I can't find my glasses.
začněte se učit
Gözlüklüğümü bulamıyorum.
I can't give up smoking.
začněte se učit
Sigarayı bırakamıyorum.
I can't help doing that.
začněte se učit
Onu yapmamak elimde değildir.
I can't keep doing this.
začněte se učit
Ben bunu yapmaya devam edemem.
I can't pay for the car.
začněte se učit
Araba için ödeme yapamam.
I can't stand the noise.
začněte se učit
Gürültüye katlanamıyorum.
I can't stand this cold.
začněte se učit
Ben bu soğuğa dayanamam.
I can't stand this heat.
začněte se učit
Bu ısıya dayanamıyorum.
I can't stand this pain.
začněte se učit
Bu ağrıya dayanamıyorum.
I can't stay long today.
začněte se učit
Bugün uzun kalamam.
I can't use a fork well.
začněte se učit
Çatalı iyi kullanamam.
I can't wait any longer.
začněte se učit
Artık bekleyemem.
I caught him by the arm.
začněte se učit
Ben onu kolundan yakaladım.
I could hardly hear him.
začněte se učit
Neredeyse onu duyamıyordum.
I could hardly hear him.
začněte se učit
Onu güçlükle duyabiliyordum.
I couldn't get to sleep.
začněte se učit
Ben uyuyamadım.
I didn't hear Tom leave.
začněte se učit
Tom'un gittiğini duymadım.
I didn't make it myself.
začněte se učit
Onu kendim yapmadım.
I didn't see either boy.
začněte se učit
Her iki çocuğu da görmedim.
I didn't see either boy.
začněte se učit
Çocuklardan her hangi birini görmedim.
I didn't see either boy.
začněte se učit
Çocuklardan hiç birini görmedim.
I do not need money now.
začněte se učit
Benim şimdi paraya ihtiyacım yok.
I do not play the piano.
začněte se učit
Piyano çalmam.
I don't see your point.
začněte se učit
Seni anlamıyorum.
I do not want any money.
začněte se učit
Hiç para istemiyorum.
I don't care for coffee.
začněte se učit
Kahve istemiyorum.
I don't care for sports.
začněte se učit
Sporlardan hoşlanmam.
I don't drink much wine.
začněte se učit
Fazla şarap içmem.
I don't eat apple cores.
začněte se učit
Elma çekirdeği yemem.
I don't have any change.
začněte se učit
Herhangi bir değişikliğim yok.
I don't have enough RAM.
začněte se učit
Yeterli RAM'im yok.
I don't have much money.
začněte se učit
Çok param yok.
I don't know any French.
začněte se učit
Hiç Fransızca bilmiyorum.
I don't know either boy.
začněte se učit
Her iki çocuğu da tanımıyorum.
I don't know her at all.
začněte se učit
Onu hiç tanımam.
I don't know him at all.
začněte se učit
Onu hiç tanımıyorum.
I don't know what it is.
začněte se učit
Onun ne olduğunu bilmiyorum.
I don't like either hat.
začněte se učit
Şapkaların hiç birinden hoşlanmıyorum.
I don't like her manner.
začněte se učit
Onun hareket tarzını sevmiyorum.
I don't like it, either.
začněte se učit
Ben de ondan hoşlanmıyorum.
I don't like sad movies.
začněte se učit
Üzücü filmleri sevmiyorum.
I don't like the coffee.
začněte se učit
Kahve sevmiyorum.
I don't see much of him.
začněte se učit
Onu fazla görmem.
I don't trust his story.
začněte se učit
Ben onun hikayesine inanmıyorum.
I no longer want that.
začněte se učit
Artık onu istemiyorum.
I don't want to give up.
začněte se učit
Ben vazgeçmek istemiyorum.
I doubt if he is honest.
začněte se učit
Onun dürüst olup olmadığından şüphe ediyorum.
I doubt if he will come.
začněte se učit
Onun gelip gelmeyeceğinden şüpheliyim.
I drank beer last night.
začněte se učit
Dün gece bira içtim.
I enjoy taking pictures.
začněte se učit
Ben fotoğraf çekmekten hoşlanıyorum.
I expect a lot from him.
začněte se učit
Ondan çok şey bekliyorum.
I expect him to help me.
začněte se učit
Onun bana yardım etmesini bekliyorum.
I feel like throwing up.
začněte se učit
Kusacak gibi hissediyorum.
I feel relaxed with him.
začněte se učit
Onunla rahatlamış hissediyorum.
I fell in love with her.
začněte se učit
Ona aşık oldum.
I felt for the poor dog.
začněte se učit
Zavallı köpeğe acıdım.
I felt like I would die.
začněte se učit
Ben ölecek gibi hissettim.
I found my bicycle gone.
začněte se učit
Bisikletimi kaybolmuş buldum.
I found the book boring.
začněte se učit
Kitabı sıkıcı buldum.
I found the glass empty.
začněte se učit
Bardağı boş buldum.
I gave him a gold watch.
začněte se učit
Ona bir altın saat verdim
I go to school at seven.
začněte se učit
Yedide okula giderim.
I go to school with him.
začněte se učit
Onunla birlikte okula giderim.
I go to Tokyo every day.
začněte se učit
Her gün Tokyo'ya giderim.
I got a letter from her.
začněte se učit
Ondan bir mektup aldım.
I got her a wrist watch.
začněte se učit
Ona bir kol saati aldım.
I got in touch with him.
začněte se učit
Ben onunla temas kurdum.
I got on the wrong line.
začněte se učit
Yanlış hatta bindim.
I got tickets yesterday.
začněte se učit
Biletleri dün aldım.
I got up early as usual.
začněte se učit
Ben her zamanki gibi erken kalktım.
I had a dream about him.
začněte se učit
Ben onun hakkında bir rüya gördüm.
I had a dream about him.
začněte se učit
Onun hakkında bir hayalim vardı.
I had a happy childhood.
začněte se učit
Benim mutlu bir çocukluğum vardı.
I had a very high fever.
začněte se učit
Çok yüksek ateşim vardı.
I had breakfast at 7:30.
začněte se učit
7: 30'da Kahvaltı ettim.
I had her sweep my room.
začněte se učit
Ona odamı süpürttüm.
I had my bicycle stolen.
začněte se učit
Ben bisikletimi çaldırdım.
I had my T-shirt washed.
začněte se učit
Tişörtümü yıkattım.
I had no visitors today.
začněte se učit
Bugün hiç ziyaretçim yoktu.
I had no work yesterday.
začněte se učit
Dün işim yoktu.
I had the door repaired.
začněte se učit
Kapıyı tamir ettirdim.
I had to go there alone.
začněte se učit
Oraya tek başıma gitmek zorunda kaldım.
I had to hurry the work.
začněte se učit
İşi hızlandırmak zorunda kaldım.
I handed her her gloves.
začněte se učit
Eldivenlerini ona uzattım.
I hate my mother-in-law.
začněte se učit
Kaynanamdan nefret ediyorum.
I hate my mother-in-law.
začněte se učit
Kayınvalidemden nefret ediyorum.
I bathe every day.
začněte se učit
Her gün banyo yaparım.
I have a lot of pencils.
začněte se učit
Bir sürü kalemim var.
I have a stiff shoulder.
začněte se učit
Kaslı bir omuzum var.
I have a very old stamp.
začněte se učit
Çok eski bir pulum var.
I have an ear infection.
začněte se učit
Bir kulak enfeksiyonum var.
I have an older brother.
začněte se učit
Bir abim var.
I have become forgetful.
začněte se učit
Ben unutkan oldum.
I have been busy lately.
začněte se učit
Son zamanlarda meşgulüm.
I have few friends here.
začněte se učit
Burada birkaç arkadaşım var.
I have just eaten lunch.
začněte se učit
Az önce öğle yemeği yedim.
I have no ear for music.
začněte se učit
Müzik kulağım yok.
I have no money on me.
začněte se učit
Yanımda para yok.
I have nothing to write.
začněte se učit
Yazacak bir şeyim yok.
I have often been there.
začněte se učit
Sık sık orada bulundum.
I have to clean my room.
začněte se učit
Odamı temizlemek zorundayım.
I have to iron my shirt.
začněte se učit
Gömleğimi ütülemek zorundayım.
I have to take medicine.
začněte se učit
İlaç almak zorundayım.
I hear you're very rich.
začněte se učit
Çok zengin olduğunu duyuyorum.
I heard a call for help.
začněte se učit
Bir yardım çağrısı duydum.
I heard a strange sound.
začněte se učit
Garip bir ses duydum.
I heard her sing a song.
začněte se učit
Onun bir şarkı söylediğini duydum.
I heard it on the radio.
začněte se učit
Onu radyoda duydum.
I heard someone whistle.
začněte se učit
Birinin ıslık çaldığını duydum.
I hope to hear from you.
začněte se učit
Sizden haber almayı umuyorum.
I hope to see you again.
začněte se učit
Sizi tekrar görmeyi umuyorum.
I hope we stay in touch.
začněte se učit
Temas halinde kalacağımızı umuyorum.
I hope you are all well.
začněte se učit
Umarım hepiniz iyisinizdir.
I joined the study tour.
začněte se učit
Araştırma turuna katıldım.
I just want you to come.
začněte se učit
Ben sadece gelmeni istiyorum.
I know a little Spanish.
začněte se učit
Biraz İspanyolca biliyorum.
I know him only by name.
začněte se učit
Onu sadece adıyla biliyorum.
I know myself very well.
začněte se učit
Kendimi çok iyi tanıyorum.
I know nothing about it.
začněte se učit
Onun hakkında hiçbir şey bilmiyorum.
I know nothing but this.
začněte se učit
Bundan başka bir şey bilmiyorum.
I know some of the boys.
začněte se učit
Çocuklardan bazılarını tanıyoruz.
I know that he was busy.
začněte se učit
Onun meşgul olduğunu biliyorum.
I know what his name is.
začněte se učit
Onun adının ne olduğunu biliyorum.
I lent my pencil to him.
začněte se učit
Ona benim kalemimi ödünç verdim.
I like coffee very much.
začněte se učit
Kahveyi çok severim.
I like grape jelly best.
začněte se učit
En çok üzüm jölesinden hoşlanırım.
I like my coffee strong.
začněte se učit
Ben kahvemi koyu severim.
I like my job very much.
začněte se učit
İşimi çok seviyorum.
I like playing baseball.
začněte se učit
Beyzbol oynamayı severim.
I like skiing very much.
začněte se učit
Kaymayı çok severim.
I like studying English.
začněte se učit
İngilizce çalışmayı seviyorum.
I like studying history.
začněte se učit
Tarih çalışmayı severim.
I like tennis very much.
začněte se učit
Ben tenisi çok severim.
I like the way you look.
začněte se učit
Bakma şeklini seviyorum.
I like the way you sing.
začněte se učit
Şarkı söyleme şeklini seviyorum.
I like the way you talk.
začněte se učit
Ben konuşma şeklini seviyorum.
I like the way you walk.
začněte se učit
Yürüme şeklini beğeniyorum.
I like to draw pictures.
začněte se učit
Fotoğraf çekmek istiyorum.
I like to study English.
začněte se učit
İngilizce eğitimi yapmak istiyorum.
I like walking at night.
začněte se učit
Gece yürümeyi severim.
I looked at the picture.
začněte se učit
Resme baktım.
I looked out the window.
začněte se učit
Ben pencereden dışarı baktım.
I loosened my shoelaces.
začněte se učit
Ben benim ayakkabı bağlarını gevşettim.
I made Ann my secretary.
začněte se učit
Ann'i sekreterim yaptım.
I made friends with her.
začněte se učit
Ben onunla arkadaş oldum.
I made her my secretary.
začněte se učit
Onu benim sekreterim yaptım.
I made this food myself.
začněte se učit
Bu yemeği ben kendim yaptım.
I made up for lost time.
začněte se učit
Kaybolan zamanı telafi ettim.
I met her at the church.
začněte se učit
Ona kilisede rastladım.
I met her on the street.
začněte se učit
Onunla sokakta karşılaştım.
I met him several times.
začněte se učit
Onunla birkaç kez karşılaştım.
I met him the other day.
začněte se učit
Geçen gün ona rastladım.
I missed my usual train.
začněte se učit
Her zamanki trenimi kaçırdım.
I missed the 7:00 train.
začněte se učit
7: 00 Trenini kaçırdım.
I missed the last train.
začněte se učit
Son treni kaçırdım.
I must apologize to Ann.
začněte se učit
Ann'e özür dilemeliyim.
I must leave here today.
začněte se učit
Ben bugün buradan gitmeliyim.
I named the kitten Tama.
začněte se učit
Kedi yavrusuna Tama adını verdim.
I nearly made a mistake.
začněte se učit
Neredeyse bir hata yaptım.
I need an extra blanket.
začněte se učit
Ekstra bir battaniyeye ihtiyacım var.
I need some good advice.
začněte se učit
Biraz iyi tavsiyeye ihtiyacım var.
I need your cooperation.
začněte se učit
Senin işbirliğine ihtiyacım var.
I often have bad dreams.
začněte se učit
Sık sık kötü rüyalar görürüm.
I only know him by name.
začněte se učit
Onu sadece ismen tanıyorum.
I ordered new furniture.
začněte se učit
Ben yeni mobilya ısmarladım.
I owe him 1,000 dollars.
začněte se učit
Ona 1000 dolar borçluyum.
I owe my success to him.
začněte se učit
Başarımı ona borçluyum.
I owe my success to you.
začněte se učit
Benim başarımı size borçluyum.
I paid cash for the car.
začněte se učit
Araba için nakit ödedim.
I paid him five dollars.
začněte se učit
Ona beş dolar ödedim.
I paid him four dollars.
začněte se učit
Ona dört dolar ödedim.
I painted the gate blue.
začněte se učit
Kapıyı maviye boyadım.
I partly agree with you.
začněte se učit
Kısmen sizinle aynı fikirdeyim.
I picked up some French.
začněte se učit
Biraz Fransızca öğrendim.
I plan to buy him a pen.
začněte se učit
Onu bir kalem satın almayı düşünüyorum.
I play soccer every day.
začněte se učit
Her gün futbol oynarım.
I play tennis every day.
začněte se učit
Ben her gün tenis oynarım.
I play volleyball a lot.
začněte se učit
Ben çok voleybol oynarım.
I prefer coke to coffee.
začněte se učit
Kolayı kahveye tercih ederim.
I prefer mutton to beef.
začněte se učit
Koyunu sığıra tercih ederim.
I prefer spring to fall.
začněte se učit
İlkbaharı sonbahara tercih ederim.
I really enjoyed myself.
začněte se učit
Gerçekten eğlendim.
I really like city life.
začněte se učit
Ben gerçekten şehir hayatını severim.
I recommend it strongly.
začněte se učit
Bunu şiddetle tavsiye ediyorum.
I refrain from drinking.
začněte se učit
İçmekten kaçınırım.
I regret having said so.
začněte se učit
Öyle söylediğime pişmanım.
I saw him come this way.
začněte se učit
Onun bu yoldan geldiğini gördüm.
I saw him looking at me.
začněte se učit
Onun bana baktığını gördüm.
I saw him play baseball.
začněte se učit
Onun beyzbol oynadığını gördüm.
I saw him sawing a tree.
začněte se učit
Onun bir ağacı kestiğini gördüm.
I saw tears in her eyes.
začněte se učit
Onun gözlerinin içinde gözyaşları gördüm.
I saw that he was right.
začněte se učit
Onun haklı olduğunu anladım.
I scarcely slept a wink.
začněte se učit
Neredeyse gözümü bile kırpmadım.
I shook hands with Jane.
začněte se učit
Jane ile tokalaştım.
I shouldn't be laughing.
začněte se učit
Gülüyor olmamalıyım.
I slept aboard the ship.
začněte se učit
Ben gemide uyudum.
I slept well last night.
začněte se učit
Dün gece iyi uyudum.
I sometimes cook dinner.
začněte se učit
Bazen akşam yemeği pişiririm.
I studied before supper.
začněte se učit
Akşam yemeğinden önce çalıştım.
I studied it thoroughly.
začněte se učit
Onu iyice çalıştı.
I suppose you're hungry.
začněte se učit
Sanırım açsın.
I take back what I said.
začněte se učit
Dediğimi geri alıyorum.
I think he will succeed.
začněte se učit
Onun başarılı olacağını düşünüyorum.
I think I can handle it.
začněte se učit
Onunla başa çıkabileceğimi düşünüyorum.
I think I have a cavity.
začněte se učit
Ben bir çürüğüm olduğunu düşünüyorum.
I think I'm going crazy.
začněte se učit
Sanırım çıldırıyorum.
I think it will be fine.
začněte se učit
Ben, havanın iyi olacağını düşünüyorum.
I think you should swim.
začněte se učit
Sanırım yüzmelisin.
I thought he might come.
začněte se učit
Onun gelebileceğini düşündüm.
I thought he would come.
začněte se učit
Onun geleceğini düşündüm.
I told him the big news.
začněte se učit
Büyük haberi ona söyledim.
I took a picture of her.
začněte se učit
Ben onun bir resmini çektim.
I took your word for it.
začněte se učit
Bunun için sözünüzü aldım.
I tried again and again.
začněte se učit
Tekrar tekrar denedim.
I tried writing a novel.
začněte se učit
Bir roman yazmaya çalıştım.
I usually do the dishes.
začněte se učit
Genellikle bulaşıkları yıkarım.
I usually get up at six.
začněte se učit
Ben genellikle altıda kalkarım.
I want a piece of candy.
začněte se učit
Bir parça şeker istiyorum.
I want him to read this.
začněte se učit
Onun bunu okumasını istiyorum.
I want to be a magician.
začněte se učit
Bir sihirbaz olmak istiyorum.
I want to charter a bus.
začněte se učit
Bir otobüs kiralamak istiyorum.
I want to eat something.
začněte se učit
Bir şeyler yemek istiyorum.
I want to get rid of it.
začněte se učit
Ondan kurtulmak istiyorum.
I want to go for a swim.
začněte se učit
Yüzmeye gitmek istiyorum.
I want to go to America.
začněte se učit
Amerika'ya gitmek istiyorum.
I want to go to college.
začněte se učit
Üniversiteye gitmek istiyorum.
I want to go to Seattle.
začněte se učit
Seattle'a gitmek istiyorum.
I want to read the book.
začněte se učit
Kitap okumak istiyorum.
I want to see the movie.
začněte se učit
Filmi görmek istiyorum.
I want to see you again.
začněte se učit
Seni tekrar görmek istiyorum.
I want to sing the song.
začněte se učit
Şarkı söylemek istiyorum.
I want to study English.
začněte se učit
İngilizce okumak istiyorum.
I want to study history.
začněte se učit
Tarih eğitimi yapmak istiyorum.
I was calling my friend.
začněte se učit
Arkadaşıma telefon ediyordum.
I was caught in traffic.
začněte se učit
Trafikte yakalandım.
I was here all the time.
začněte se učit
Her zaman buradaydım.
I was hired by my uncle.
začněte se učit
Amcam tarafından işe alındım.
I was invited to dinner.
začněte se učit
Akşam yemeğine davet edildim.
I was laughed at by him.
začněte se učit
Onun tarafından gülündüm.
I was lost in the crowd.
začněte se učit
Kalabalıkta kayboldum.
I was not a good mother.
začněte se učit
Ben iyi bir anne değildim.
I was not studying then.
začněte se učit
O zaman eğitim görmüyordum.
I was really very happy.
začněte se učit
Gerçekten çok mutluydum.
I was too sick to stand.
začněte se učit
Ayakta duramayacak kadar çok hastaydım.
I wasn't busy last week.
začněte se učit
Ben geçen hafta meşgul değildim.
I wasn't busy yesterday.
začněte se učit
Ben dün meşgul değildim.
I watch TV now and then.
začněte se učit
Ara sıra TV izlerim.
I watched TV last night.
začněte se učit
Dün gece TV izledim.
I went down by elevator.
začněte se učit
Ben asansörle aşağı indim.
I went there many times.
začněte se učit
Oraya defalarca gittim.
I went to Kobe by train.
začněte se učit
Kobe'ye trenle gittim.
I will be here tomorrow.
začněte se učit
Yarın ben burada olacağım.
I will dry your T-shirt.
začněte se učit
Tişörtünü kurutacağım.
I will join a golf club.
začněte se učit
Bir golf kulübüne katılacağım.
I will love you forever.
začněte se učit
Seni sonsuza kadar seveceğim.
I will make some coffee.
začněte se učit
Kahve yapacağım.
I wish he were here now.
začněte se učit
Keşke o şimdi burada olsa.
I wish I could help you.
začněte se učit
Keşke sana yardım edebilsem.
I wish to see my father.
začněte se učit
Babamı görmek istiyorum.
I wish we had more time.
začněte se učit
Keşke biraz daha zamanımız olsa.
I wonder why he is late.
začněte se učit
Onun neden geç kaldığını merak ediyorum.
I would like to eat now.
začněte se učit
Şimdi yemek istiyorum.
I wouldn't mind a drink.
začněte se učit
İçki istemem.
I wrote a letter to Jim.
začněte se učit
Jim'e bir mektup yazdım.
I'd better be on my way.
začněte se učit
Yoluma gitsem iyi olur.
I'd better not eat that.
začněte se učit
Onu yemesem iyi olur.
I'd do anything for you.
začněte se učit
Ben sizin için bir şey yapacaktım.
I'd like three of these.
začněte se učit
Ben bunlardan üçünü istiyorum.
I'd like to pay in cash.
začněte se učit
Nakit olarak ödemek istiyorum.
I'd like to play tennis.
začněte se učit
Tenis oynamak istiyorum.
I want to try this.
začněte se učit
Bunu denemek istiyorum.
I'd like you to help me.
začněte se učit
Bana yardım etmenizi istiyorum.
I'd love to be your age.
začněte se učit
Senin yaşında olmak istiyorum.
I'd rather not meet him.
začněte se učit
Onunla tanışmayı tercih etmiyorum.
I'd rather stay at home.
začněte se učit
Evde kalmayı tercih ederim.
I'd rather stay than go.
začněte se učit
Kalmayı gitmeye tercih ederim.
I'll act on your advice.
začněte se učit
Tavsiyeniz üzerine hareket edeceğim.
I'll attend the meeting.
začněte se učit
Toplantıya katılacağım.
I'll be absent tomorrow.
začněte se učit
Yarın mevcut olmayacağım.
I'll be absent tomorrow.
začněte se učit
Yarın devamsız olacağım.
I'll be back in an hour.
začněte se učit
Bir saat içinde geri döneceğim.
I'll be back right away.
začněte se učit
Hemen geri döneceğim.
I'll call you back soon.
začněte se učit
Yakında seni tekrar arayacağım.
I'll come to your place.
začněte se učit
Senin yerine geleceğim.
I'll leave it up to you.
začněte se učit
Onu size bırakacağım.
I'll lend you this book.
začněte se učit
Ben bu kitabı size ödünç vereceğim.
I'll let you know later.
začněte se učit
Ben daha sonra sana bildireceğim.
I'll look forward to it.
začněte se učit
Onu sabırsızlıkla bekleyeceğim.
I'll never let you down.
začněte se učit
Seni asla hayal kırıklığına uğratmayacağım.
I'll see you next month.
začněte se učit
Önümüzdeki ay görüşürüz.
I'll take this umbrella.
začněte se učit
Bu şemsiyeyi alacağım.
I'll tell you the truth.
začněte se učit
Sana gerçeği anlatacağım.
I'll treat you to sushi.
začněte se učit
Size suşi ısmarlayacağım.
I'll visit him tomorrow.
začněte se učit
Onu yarın ziyâret edeceğim.
I'll visit you tomorrow.
začněte se učit
Sen yarın ziyaret edeceğim.
I'm a government worker.
začněte se učit
Ben bir devlet işçisiyim.
I'm afraid for his life.
začněte se učit
Onun hayatı için korkuyorum.
I'm afraid it will rain.
začněte se učit
Maalesef yağmur yağacak.
I'm always under stress.
začněte se učit
Her zaman stres altındayım.
I'm as hungry as a bear.
začněte se učit
Ben ayı kadar açım.
I'm as strong as before.
začněte se učit
Ben eskisi kadar güçlüyüm.
I'm chilled to the bone.
začněte se učit
İliklerime kadar üşüdüm.
I'm worried about Tom.
začněte se učit
Tom hakkında endişeliyim.
I'm done with my chores.
začněte se učit
Ev işlerini bitirdim.
I'm faithful to my wife.
začněte se učit
Ben karıma sadığım.
I'm fed up with English.
začněte se učit
İngilizceden usandım.
I'm fine. How about you?
začněte se učit
Ben iyiyim. Ya sen?
I'm glad you could come.
začněte se učit
Senin gelebildiğine sevindim.
Glad you like it.
začněte se učit
Ondan hoşlandığına memnun oldum.
I'm just looking around.
začněte se učit
Etrafıma bakınıyorum.
I'm kind of tired today.
začněte se učit
Bugün biraz yorgunum.
I'm looking for a house.
začněte se učit
Bir ev arıyorum.
I'm not absolutely sure.
začněte se učit
Kesinlikle emin değilim.
I'm no longer afraid.
začněte se učit
Artık korkmuyorum.
I'm on the eighth floor.
začněte se učit
Ben sekizinci kattayım.
It's nice meeting you.
začněte se učit
Seninle tanıştığıma memnun oldum.
I'm proud of my brother.
začněte se učit
Erkek kardeşimle gurur duyuyorum.
I'm seeing them tonight.
začněte se učit
Bu gece onlarla görüşeceğim.
I'm sick of her excuses.
začněte se učit
Onun mazeretlerinden bıktım.
I'm so hungry, I ate it.
začněte se učit
Çok açım, onu yedim.
I'm so proud of my boys.
začněte se učit
Benim erkek çocuklarımla gurur duyuyorum.
I'm sorry I was so rude.
začněte se učit
Öyle kaba olduğum için özür dilerim.
I'm sorry to bother you.
začněte se učit
Seni rahatsız ettiğim için üzgünüm.
I'm sure of his success.
začněte se učit
Ben onun başarısından eminim.
I'm sure you'll like it.
začněte se učit
Ondan hoşlanacağından eminim.
I'm too sleepy to drive.
začněte se učit
Araba süremeyecek kadar çok uykuluyum.
I'm very busy this week.
začněte se učit
Ben bu hafta çok yoğunum.
I'm very short of money.
začněte se učit
Çok parasızım.
I'm waiting for the bus.
začněte se učit
Otobüs bekliyorum.
I'm willing to help him.
začněte se učit
Ona yardım etmeye istekliyim.
I've been on sick leave.
začněte se učit
Hastalık iznindeyim.
I've been there already.
začněte se učit
Daha önce orada bulundum.
I've got too much to do.
začněte se učit
Yapacak çok işim var.
I've had coffee already.
začněte se učit
Zaten kahve içmiştim.
I've heard all about it.
začněte se učit
Onun hakkında her şeyi duydum.
I've quit drinking beer.
začněte se učit
Birayı bırakıyorum.
I'm off beer.
začněte se učit
Bira içmeyi bıraktım.
Invite whoever you like.
začněte se učit
Kimi istersen davet et.
Is eating raw eggs safe?
začněte se učit
Çiğ yumurta yemek güvenli midir?
Is everything O.K. here?
začněte se učit
Burada her şey yolunda mı?
Is he a friend of yours?
začněte se učit
O senin bir arkadaşın mıdır?
Is her father a teacher?
začněte se učit
Onun babası bir öğretmen mi?
Is it about ten o'clock?
začněte se učit
Saat yaklaşık on mudur.
Is it safe to stay here?
začněte se učit
Burada kalmak güvenli midir?
Is my explanation clear?
začněte se učit
Benim açıklamam açık mıdır?
Is she any better today?
začněte se učit
O bugün daha iyi mi?
Is that a picture of me?
začněte se učit
O benim bir resmim mi?
Is that black bag yours?
začněte se učit
O siyah çanta senin mi?
Is the fish still alive?
začněte se učit
Balık hala canlı mı?
Is the school work hard?
začněte se učit
Okul çalışması zor mu?
Is there any fresh news?
začněte se učit
Hiç yeni haber var mı?
Is this a tax-free shop?
začněte se učit
Bu vergisiz bir satış mağazası mı?
Is this camera for sale?
začněte se učit
Bu kamera satılık mı?
Is this your book, Mike?
začněte se učit
Bu senin kitabın mı, Mike?
Is this your son, Betty?
začněte se učit
Bu senin oğlun mu, Betty?
It begins at six-thirty.
začněte se učit
O, altı-otuz'da başlar.
It can be done in a day.
začněte se učit
O, bir günde yapılabilir.
It happened by accident.
začněte se učit
O, kazara oldu.
It has become very cold.
začněte se učit
Çok soğuk oldu.
It has become very warm.
začněte se učit
Çok sıcak oldu.
It is almost 12 o'clock.
začněte se učit
Saat yaklaşık 12:00.
It is dark in that room.
začněte se učit
O odada hava karanlık.
It is just five o'clock.
začněte se učit
Saat tam beş.
It is likely to be fine.
začněte se učit
O, muhtemelen iyi olacak.
It is our turn to laugh.
začněte se učit
Gülme sırası bizde.
It is pretty cold today.
začněte se učit
Bugün oldukça soğuk.
It is soft to the touch.
začněte se učit
O yumuşaklık hissi veriyor.
It is sold by the pound.
začněte se učit
O paundla satılır.
It is time to go to bed.
začněte se učit
Yatma zamanı.
It is very hot at night.
začněte se učit
Gece çok sıcaktır.
It kept snowing all day.
začněte se učit
Bütün gün kar yağışı devam etti.
It may freeze next week.
začněte se učit
Gelecek hafta dondurabilir.
It may rain around noon.
začněte se učit
Öğle civarında yağmur yağabilir.
It may rain at any time.
začněte se učit
Heran yağmur yağabilir.
It must be hard for you.
začněte se učit
Senin için zor olmalı.
It needs to be repaired.
začněte se učit
O tamir edilmeli.
It was a dangerous time.
začněte se učit
O, tehlikeli bir zamandı.
It was a small incident.
začněte se učit
O küçük bir kazaydı.
It was an exciting game.
začněte se učit
O heyecan verici bir oyun.
Yesterday was cloudy.
začněte se učit
Dün hava bulutluydu.
It was dark in the room.
začněte se učit
Oda karanlıktı.
It was her that told me.
začněte se učit
Bana söyleyen oydu.
It was her turn at last.
začněte se učit
Sonunda onun sırasıydı.
It was quiet all around.
začněte se učit
Heryer sessizdi.
It will be hot tomorrow.
začněte se učit
Yarın sıcak olacak.
It will get warmer soon.
začněte se učit
Yakında hava daha sıcak olacak.
Today is a good day.
začněte se učit
Bugün güzel bir gün.
It's a pain in the neck.
začněte se učit
O, boyunda bir ağrı.
It's all going to be OK.
začněte se učit
Herşey iyi olacak.
It's all right with him.
začněte se učit
Onunla işler yolunda.
It's all the same to me.
začněte se učit
Hepsi bana uyar.
It's all the same to me.
začněte se učit
Bana göre hepsi aynı.
It's almost six o'clock.
začněte se učit
Saat neredeyse altı.
It's already cleared up.
začněte se učit
O zaten açıklığa kavuşturulmuştur.
It's awfully cold today.
začněte se učit
Hava bugün son derece soğuk.
It's been hot and humid.
začněte se učit
Hava sıcak ve nemli.
It's entirely up to you.
začněte se učit
O tamamen sana kalmış.
It's hard to please him.
začněte se učit
Onu memnun etmek zor.
It's just another story.
začněte se učit
O tamamen başka bir hikaye.
It's just what I wanted.
začněte se učit
O tam benim istediğim.
It's nearly six o'clock.
začněte se učit
Saat yaklaşık olarak altıdır.
It's no concern of mine.
začněte se učit
O, beni ilgilendiren bir şey değil.
It's not worth the pain.
začněte se učit
Zahmete deymez.
It's obvious he's wrong.
začněte se učit
Onun hatalı olduğu açıktır.
It's safer to stay here.
začněte se učit
Burada kalmak daha güvenlidir.
It's Tom I want to meet.
začněte se učit
Görüşmek istediğim Tom'dur.
It's up to you to do it.
začněte se učit
Onu yapmak sana kalmış.
It's very hot, isn't it?
začněte se učit
Çok sıcak değil mi?
It's worth a try, right?
začněte se učit
Denemeye değer, doğrumu?
It's your turn to drive.
začněte se učit
Sürme sırası senin.
Jack doesn't drive fast.
začněte se učit
Jack hızlı araba sürmez.
Jack doesn't drive fast.
začněte se učit
Jack hızlı sürmez.
Jackson was a rough man.
začněte se učit
Jackson, kaba bir adamdı.
Japan has to import oil.
začněte se učit
Japonya petrol ithal ediyor.
Japan is a rich country.
začněte se učit
Japonya, zengin bir ülkedir.
Jean and Kate are twins.
začněte se učit
Jean ve Kate ikizler.
Jean and Kate are twins.
začněte se učit
Jean and Kate ikizler.
Jefferson remained calm.
začněte se učit
Jefferson sakin kaldı.
Jill is engaged to Jack.
začněte se učit
Jill Jack'le nişanlıdır.
Jim runs as fast as Ron.
začněte se učit
Jim Ron kadar hızlı koşar.
Jim will not come today.
začněte se učit
Jim bugün gelmeyecek.
John became a policeman.
začněte se učit
John bir polis oldu.
John hit me on the head.
začněte se učit
John bana kafamdan vurdu.
John is an American boy.
začněte se učit
John Amerikalı bir çocuk.
John kept the door open.
začněte se učit
John kapıyı açık bıraktı.
John listened carefully.
začněte se učit
John dikkatle dinledi.
Just look in the mirror.
začněte se učit
Sadece aynaya bak.
Keep a close eye on him.
začněte se učit
Onu yakından gözle.
Keep an eye on the bags.
začněte se učit
Çantaya göz kulak olun.
Keep away from the fire.
začněte se učit
Ateşten uzak durun.
Keep it in a cool place.
začněte se učit
Onu serin bir yerde tut.
Kelly eats like a horse.
začněte se učit
Kelly bir at gibi yer.
Kelly will appear on TV.
začněte se učit
Kelly TV'da çıkacak.
Ken is an eager student.
začněte se učit
Ken hevesli bir öğrenci.
Ken is good at swimming.
začněte se učit
Ken yüzmede iyidir.
Ken is older than Seiko.
začněte se učit
Ken Seiko'dan daha yaşlı.
Ken is quite an athlete.
začněte se učit
Ken oldukça iyi bir atlet.
Ken must be home by now.
začněte se učit
Ken şimdiye kadar evde olmalı.
Kennedy Airport, please.
začněte se učit
Kennedy Havaalanı, lütfen.
Kumi did not make a box.
začněte se učit
Kumi bir kutu yapmadı.
Kyoto is worth visiting.
začněte se učit
Kyoto ziyaret etmeye değer.
Let me have a cigarette.
začněte se učit
Ben bir sigara içeyim.
Let me have a try at it.
začněte se učit
Onu denememe izin verin.
Let me introduce myself.
začněte se učit
Kendimi tanıtmama izin verin.
Let me join in the game.
začněte se učit
Oyuna katılmama izin verin.
Let me know the details.
začněte se učit
Bana ayrıntıları bildirin.
Let me show you the way.
začněte se učit
Size yolu göstereyim.
Let's agree to disagree.
začněte se učit
Tartışmayı bırakalım ve birbirimizin fikirlerine tolere edelim.
Let's always be friends.
začněte se učit
Her zaman arkadaş olalım.
Let's ask if it is true.
začněte se učit
Onun doğru olup olmadığını soralım.
Let's drop by his house.
začněte se učit
Geçerken onun evine uğrayalım.
Let's make a phone call.
začněte se učit
Bir telefon görüşmesi yapalım.
Let's sing a happy song.
začněte se učit
Mutlu bir şarkı söyleyelim.
Let's stay here tonight.
začněte se učit
Bu gece burada kalalım.
Lincoln agreed to do so.
začněte se učit
Lincoln öyle yapmak için anlaştı.
Lincoln liked this plan.
začněte se učit
Lincoln bu planı sevdi.
Lincoln opposed slavery.
začněte se učit
Lincoln köleliğe karşı çıktı.
Lincoln's plan was good.
začněte se učit
Lincoln'un planı iyiydi.
London must be cold now.
začněte se učit
Londra şimdi soğuk olmalı.
Look at that big hammer.
začněte se učit
Şu büyük çekice bak.
Look at the setting sun.
začněte se učit
Batan güneşe bak.
Love can mend your life.
začněte se učit
Aşk, hayatınızı düzeltebilir.
Lovely sunset, isn't it?
začněte se učit
Güzel gün batımı, değil mi?
Luck turned in my favor.
začněte se učit
Şans benim lehine döndü.
Lucy is certain to come.
začněte se učit
Lucy kesin gelecek.
Make it a little bigger.
začněte se učit
Sesini biraz açın.
Manpower was no problem.
začněte se učit
İnsan gücü, hiç sorun değildi.
Many could not hear him.
začněte se učit
Çoğu onu duyamıyordu.
Many of the people died.
začněte se učit
İnsanların birçoğu öldü.
Mary can speak Japanese.
začněte se učit
Mary Japonca konuşabiliyor.
Mary can speak Japanese.
začněte se učit
Mary Japonca konuşabilir.
Mary has just come home.
začněte se učit
Mary daha yeni eve geldi.
Mary is Tom's secretary.
začněte se učit
Mary Tom'un sekreteridir.
Mary needs a dozen eggs.
začněte se učit
Mary'nin bir düzine yumurtaya ihtiyacı vardır.
Mary offered Tom a gift.
začněte se učit
Mary Tom'a bir hediye önerdi.
May I ask you something?
začněte se učit
Sana bir şey sorabilir miyim?
May I borrow your knife?
začněte se učit
Bıçağını ödünç alabilir miyim?
May I call you tomorrow?
začněte se učit
Yarın seni arayabilir miyim?
May I go out for a walk?
začněte se učit
Yürüyüş için dışarı çıkabilir miyim?
May I hang up your coat?
začněte se učit
Ceketini asabilir miyim?
May I have a cup of tea?
začněte se učit
Bir fincan çay alabilir miyim?
May I see the timetable?
začněte se učit
Tarifeyi görebilir miyim?
Can I see the wine list?
začněte se učit
Şarap listesini görebilir miyim?
May I see your passport?
začněte se učit
Pasaportunuzu görebilir miyim?
May I speak to Mr. Sato?
začněte se učit
Bay Sato için konuşabilir miyim?
May I take a rain check?
začněte se učit
Hakkımı daha sonra kullanabilir miyim?
May I take your picture?
začněte se učit
Resmini çekebilir miyim?
May I talk to Mr. Brown?
začněte se učit
Bay Brown ile konuşabilir miyim?
May I talk to Ms. Brown?
začněte se učit
Bayan Brown'la konuşabilir miyim?
May I talk to Ms. Brown?
začněte se učit
Bayan Brown ile konuşabilir miyim?
Mayuko denied the rumor.
začněte se učit
Mayuko söylentiyi yalanladı.
Meg colored the picture.
začněte se učit
Meg resmi boyadı.
Miss Young is very kind.
začněte se učit
Bayan Young çok nazik.
Molly has a big clock.
začněte se učit
Molly'nin büyük bir saati var.
Money is not everything.
začněte se učit
Para herşey değildir.
Most boys know his name.
začněte se učit
Birçok çocuklar onun adını bilir.
Most boys like baseball.
začněte se učit
Birçok çocuklar basketbolu sever.
My answer matches yours.
začněte se učit
Benim cevabım sizinkiyle uyuşuyor.
My arm is hurting badly.
začněte se učit
Kolum kötü ağrıyor.
My body itches all over.
začněte se učit
Vücudumun her yeri kaşınıyor.
My brother doesn't swim.
začněte se učit
Erkek kardeşim yüzmez.
My brother is very tall.
začněte se učit
Benim erkek kardeşim çok uzun.
My brother must be sick.
začněte se učit
Erkek kardeşim hasta olmalı.
My camera is waterproof.
začněte se učit
Benim fotoğraf makinem sugeçirmez.
My daughter is a tomboy.
začněte se učit
Kızkardeşim bir erkek gibidir.
My father is very tired.
začněte se učit
Babam çok yorgun.
My father likes his job.
začněte se učit
Babam işini seviyor.
My father seldom smokes.
začněte se učit
Babam nadiren sigara içer.
My friends aren't young.
začněte se učit
Arkadaşlarım genç değildir.
My friends call me Beth.
začněte se učit
Arkadaşlarım bana Beth diyorlar.
My friends call me Beth.
začněte se učit
Arkadaşlarım bana Beth derler.
My front tooth fell out.
začněte se učit
Benim ön dişim düştü.
My major is agriculture.
začněte se učit
Benim asıl branşım tarımdır.
My mother gets up early.
začněte se učit
Annem erken kalkar.
My mother isn't at home.
začněte se učit
Annem evde yok.
My mother made me a bag.
začněte se učit
Annem bana bir çanta yaptı.
My mother made me study.
začněte se učit
Annem beni çalıştırdı.
My mother must be angry.
začněte se učit
Annem kızgın olmalı.
My mother speaks slowly.
začněte se učit
Annem yavaş yavaş konuşur.
My plan is to buy a car.
začněte se učit
Benim planım bir araba satın almak.
My room has two windows.
začněte se učit
Odamın iki penceresi vardır.
My shoes need polishing.
začněte se učit
Ayakkabılarım cilalanmalı.
My shoulders feel stiff.
začněte se učit
Benim omuzlarım sert.
My sister has been sick.
začněte se učit
Kız kardeşim hasta.
My sister has long legs.
začněte se učit
Kız kardeşimin uzun bacakları var.
My stomach is grumbling.
začněte se učit
Midem gurluyor...
My strength is all gone.
začněte se učit
Benim gücümün hepsi gitti.
My uncle came to see me.
začněte se učit
Amcam beni görmek için geldi.
My uncle died of cancer.
začněte se učit
Amcam kanserden öldü.
My uncle gave me a book.
začněte se učit
Amcam bana bir kitap verdi.
My uncle made a fortune.
začněte se učit
Amcam bir servet yaptı.
My wife loves apple pie.
začněte se učit
Eşim elmalı tartı seviyor.
My wife works part time.
začněte se učit
Karım kısa süreli çalışıyor.
Nancy is afraid of dogs.
začněte se učit
Nancy, köpeklerden korkar.
Nara is a very old city.
začněte se učit
Nara, çok eski bir şehirdir.
Nara is as old as Kyoto.
začněte se učit
Nara Kyoto kadar eski.
Never press this button.
začněte se učit
Bu düğmeye asla basmayın.
Nixon became very angry.
začněte se učit
Nixon çok kızdı.
No one came except Mary.
začněte se učit
Mary hariç kimse gelmedi.
No one knows the answer.
začněte se učit
Hiç kimse cevabı bilmiyor.
No one knows the reason.
začněte se učit
Kimse sebebini bilmiyor.
No one ran ahead of him.
začněte se učit
Hiç kimse onun önünde koşmadı.
No one voted against it.
začněte se učit
Hiç kimse ona karşı oy kullanmadı.
No students were absent.
začněte se učit
Hiçbir öğrenci eksik değildi.
No, thank you. I'm full.
začněte se učit
Hayır, teşekkür ederim. Tokum.
Nobody came to help him.
začněte se učit
Ona yardım etmek için kimse gelmedi.
Nobody can ever help me.
začněte se učit
Kimse bana asla yardımcı olamaz.
Nobody likes a wise guy.
začněte se učit
Kimse bir bilge adamı sevmez.
Not every bird can sing.
začněte se učit
Her kuş ötemez.
Oil will float on water.
začněte se učit
Yağ suda yüzer.
Open the window, please.
začněte se učit
Pencereyi aç lütfen.
Our first class is math.
začněte se učit
Birinci dersimiz matematiktir.
Our flight was canceled.
začněte se učit
Uçuşumuz iptal edildi.
Our guests have arrived.
začněte se učit
Misafirlerimiz vardılar.
Our son died in the war.
začněte se učit
Oğlumuz savaşta öldü.
Paper is made from wood.
začněte se učit
Kağıt ağaçtan yapılır.
Pardon me for saying so.
začněte se učit
Öyle söylediğim için beni affet.
Paul offered a new plan.
začněte se učit
Paul, yeni bir plan sundu.
Playing baseball is fun.
začněte se učit
Beyzbol oynamak eğlencelidir.
Please answer the phone.
začněte se učit
Lütfen telefona cevap ver.
Please ask someone else.
začněte se učit
Lütfen başka birine sor.
Please bring me my bill.
začněte se učit
Lütfen bana fatura getirin.
Please bring the others.
začněte se učit
Lütfen diğerlerini getir.
Please buy a few apples.
začněte se učit
Lütfen birkaç elma satın alın.
Please buy me this book.
začněte se učit
Lütfen bana bu kitabı al.
Please call in a doctor.
začněte se učit
Lütfen bir doktor çağırın.
Please call me a doctor.
začněte se učit
Lütfen bana bir doktor çağır.
Please call me up later.
začněte se učit
Daha sonra beni arayın.
Please close the window.
začněte se učit
Lütfen pencereyi kapat.
Please come next Friday.
začněte se učit
Lütfen önümüzdeki Cuma gel.
Please come to my house.
začněte se učit
Lütfen evime gel.
Please contact me later.
začněte se učit
Lütfen daha sonra benimle irtibata geçiniz.
Please delete this file.
začněte se učit
Lütfen bu dosyayı silin.
Please give me a coffee.
začněte se učit
Lütfen bana bir kahve ver.
Please give me this pen.
začněte se učit
Lütfen bu kalemi bana ver.
Please insert your card.
začněte se učit
Lütfen kartını sok.
Please keep me informed.
začněte se učit
Beni haberdar edin.
Please keep this secret.
začněte se učit
Lütfen bu sırrı sakla.
Please leave right away.
začněte se učit
Lütfen hemen terkedin.
Please lend me this pen.
začněte se učit
Lütfen, kalemi bana ödünç verebilir misin?
Please lend me your car.
začněte se učit
Lütfen arabanı bana ödünç ver.
Please let go of my arm.
začněte se učit
Lütfen kolumu bırak.
Please listen carefully.
začněte se učit
Lütfen dikkatle dinleyin.
Please make me some tea.
začněte se učit
Lütfen bana biraz çay yapın.
Please make way for him.
začněte se učit
Lütfen ona yol verin.
Please pass me the salt.
začněte se učit
Lütfen tuzu bana uzat.
Please put on this gown.
začněte se učit
Lütfen bu geceliği giy.
Please say hello to her.
začněte se učit
Lütfen ona selam söyle.
Please say it once more.
začněte se učit
Lütfen onu bir kez daha söyleyin.
Please send me a letter.
začněte se učit
Lütfen bana bir mektup gönder.
Please show me your bag.
začněte se učit
Lütfen bana çantanızı gösterin.
Please teach me English.
začněte se učit
Lütfen bana İngilizce öğret.

Chcete-li přidat komentář, musíte se přihlásit.