→ Turkish Sentences From Tatoeba 7 → Začněte se učit / Stáhněte si MP3 karty

otázka		odpověď
She is a slow runner. začněte se učit		O, yavaş bir koşucu.
She is a taxi driver. začněte se učit		O bir taksi şoförü.
She is able to skate. začněte se učit		O paten yapabiliyor.
She is bad at sports. začněte se učit		O sporda kötüdür.
She is first in line. začněte se učit		O sırada birinci.
She is having dinner. začněte se učit		O, akşam yemeğini yiyor.
She is herself again. začněte se učit		O yine kendisidir.
She is living abroad. začněte se učit		O yurt dışında yaşıyor.
She is my dream girl. začněte se učit		O benim idealimdeki kız.
She is my girlfriend. začněte se učit		O benim kız arkadaşım.
She is never on time. začněte se učit		O asla zamanında gelmez.
She is now in danger. začněte se učit		O şimdi tehlikede.
She is out of danger. začněte se učit		O tehlikede değil.
She is the messenger. začněte se učit		O elçidir.
She knelt beside him. začněte se učit		O, onun yanında diz çöktü.
She likes word games. začněte se učit		O kelime oyunlarını sever.
She looks very young. začněte se učit		O çok genç görünüyor.
She lost her handbag. začněte se učit		O elçantasını kaybetti.
She may have said so. začněte se učit		O, öyle söylemiş olabilir.
She missed him a lot. začněte se učit		O, onu çok özledi.
She opens the window. začněte se učit		O pencereyi açar.
She plays the guitar. začněte se učit		O gitar çalar.
She quit the company. začněte se učit		O şirketten ayrıldı.
She raised her voice. začněte se učit		Ona sesini yükseltti.
She sang pretty well. začněte se učit		O oldukça güzel söyledi.
She sent me a letter. začněte se učit		Bana bir mektup gönderdi.
She served me coffee. začněte se učit		Bana kahve servisi yaptı.
She slapped his face. začněte se učit		Onun yüzünü tokatladı.
She sold him her car. začněte se učit		O, ona arabasını sattı.
She spoke up for him. začněte se učit		O, onun adına konuştu.
She stopped to smoke. začněte se učit		O, sigara içmek için durdu.
She told him her age. začněte se učit		O, ona yaşına söyledi.
She told him to stop. začněte se učit		O, ona durmasını söyledi.
She took pity on him. začněte se učit		O ona acıdı.
She tried not to cry. začněte se učit		Ağlamamaya çalıştı.
She used to date him. začněte se učit		O onunla çıkardı.
She used to hate him. začněte se učit		O, ondan nefret ederdi.
She wants to hug him. začněte se učit		O, ona sarılmak istiyor.
She was found guilty. začněte se učit		O suçlu bulundu.
She was very excited. začněte se učit		O çok heyecanlı idi.
She was well-dressed. začněte se učit		O iyi giyimliydi.
She watched him swim. začněte se učit		O, onun yüzüşünü izledi.
She went on a picnic. začněte se učit		O, pikniğe gitti.
She wore a red dress. začněte se učit		O kırmızı bir elbise giydi.
He wrote a letter. začněte se učit		O bir mektup yazdı.
She'll probably come. začněte se učit		O, muhtemelen gelecek.
She's a quiet person. začněte se učit		O sessiz bir kişi.
She's as busy as Tom. začněte se učit		O, Tom kadar meşguldür.
She's beating cancer. začněte se učit		O kanseri yeniyor.
She's eating for two. začněte se učit		O iki kişilik yiyor.
She's going to Ooita. začněte se učit		O, Ooita'ya gidiyor.
She's gone on a trip. začněte se učit		O bir geziye gitti.
She's good at tennis. začněte se učit		O, teniste iyidir.
She's older than him. začněte se učit		O ondan daha yaşlıdır.
She's older than Tom. začněte se učit		O, Tom'dan daha yaşlıdır.
She’s a doctor now. začněte se učit		O şimdi bir doktor.
Show me a better one. začněte se učit		Bana daha iyi birtane göster.
Show me how it works. začněte se učit		Onun nasıl çalıştığını bana göster.
Show me how to do it. začněte se učit		Onun nasıl yapılacağını bana göster.
Shut the window, Jim. začněte se učit		Pencereyi kapa, Jim.
Sign above this line. začněte se učit		bu çizginin üstünü imzalayın.
Speak louder, please. začněte se učit		Daha yüksek sesle konuşun lütfen.
Stay out of the rain. začněte se učit		Yağmurdan uzak durun.
Stock prices dropped. začněte se učit		Hisse senedi fiyatları düştü.
Susan is a good cook. začněte se učit		Susan iyi bir aşçıdır.
Swimming is my hobby. začněte se učit		Yüzme benim hobim.
Take this table away. začněte se učit		Bu tabloyu ortadan kaldır.
Tell me a true story. začněte se učit		Bana gerçek bir hikaye anlat.
Tell me when to stop. začněte se učit		Ne zaman duracağımı bana söyle.
Thank you for coming. začněte se učit		Geldiğiniz için teşekkür ederiz.
Thank you in advance. začněte se učit		Şimdiden teşekkür ederim.
That bicycle is mine. začněte se učit		Şu bisiklet benim.
That door won't open. začněte se učit		O kapı açılmaz.
That hat becomes you. začněte se učit		Şu şapka sana dönüşüyor.
That house is famous. začněte se učit		O ev ünlüdür.
That's not the case. začněte se učit		Durum böyle değil.
That is the bus stop. začněte se učit		Bu otobüs durağı.
That knife cuts well. začněte se učit		O bıçak iyi keser.
That meat is chicken. začněte se učit		O et tavuktur.
That's $7.65, please. začněte se učit		Toplam 7.65 dolar, lütfen.
That's a bright idea. začněte se učit		O, parlak bir fikirdir.
That's a cheap store. začněte se učit		O ucuz bir mağaza.
That's my dictionary. začněte se učit		O benim sözlüğüm.
That's quite a story. začněte se učit		Bu tam bir hikaye.
That's really stupid. začněte se učit		O gerçekten aptalca.
That's too expensive. začněte se učit		O çok fazla pahalı.
The baby fell asleep. začněte se učit		Bebek uykuya daldı.
The baby is crawling. začněte se učit		Bebek emekliyor.
The baby is sleeping. začněte se učit		Bebek uyuyor.
The battery ran down. začněte se učit		Pil bitti.
The boy became happy. začněte se učit		Çocuk mutlu oldu.
The boy began to cry. začněte se učit		Çocuk ağlamaya başladı.
The boy came running. začněte se učit		Çocuk koşarak geldi.
The boy stayed quiet. začněte se učit		Oğlan sessiz kaldı.
The car is very fast. začněte se učit		Araba çok hızlı.
The cat is very cute. začněte se učit		Kedi çok sevimli.
The clock struck ten. začněte se učit		Saat onu vurdu.
The coat is not mine. začněte se učit		Palto benim değil.
The color won't fade. začněte se učit		Rengi solmaz.
The convention voted. začněte se učit		Kongre oy kullandı.
The dog began to run. začněte se učit		Köpek koşmaya başladı.
The dog looks hungry. začněte se učit		Köpek aç görünüyor.
The door is open now. začněte se učit		Kapı şimdi açık.
The door won't close. začněte se učit		Kapı kapalı değil.
The gate is open now. začněte se učit		Kapı şimdi açıktır.
The grass looks nice. začněte se učit		Çim güzel görünüyor.
The ground seems wet. začněte se učit		Zemin ıslak görünüyor.
The heater is broken. začněte se učit		Isıtıcı bozuk.
The house is burning. začněte se učit		Ev yanıyor.
The house is haunted. začněte se učit		Ev perili.
The job is half done. začněte se učit		İş yarım yapıldı.
The kitten wanted in. začněte se učit		Kedi yavrusu içeri girmek istedi.
The letter is for me. začněte se učit		Mektup benim için.
The light bulb burst. začněte se učit		Ampul patladı.
The light turned red. začněte se učit		Işık kırmızıya döndü.
The line is busy now. začněte se učit		Hat şimdi meşgul.
The maid made my bed. začněte se učit		Hizmetçi benim yatağımı yaptı.
The mail has arrived. začněte se učit		Posta geldi.
The man looked at me. začněte se učit		Adam bana baktı.
The men followed him. začněte se učit		Adamlar onu izledi.
The milk boiled over. začněte se učit		Süt taştı.
The milk tasted sour. začněte se učit		Süt ekşimiş.
The milk tastes sour. začněte se učit		Sütün tadı ekşi.
The more, the better. začněte se učit		Ne kadar çok olursa, o kadar iyi.
The noise bothers me. začněte se učit		Gürültü beni rahatsız ediyor.
The old man sat down. začněte se učit		Yaşlı adam oturdu.
The property is mine. začněte se učit		Eşyalar benim.
The rumor isn't true. začněte se učit		Söylenti doğru değildir.
The sailors saw land. začněte se učit		Denizciler karayı gördü.
The sheets feel damp. začněte se učit		Çarşaflar nemli.
The ship ran aground. začněte se učit		Gemi karaya oturdu.
The stars are bright. začněte se učit		Yıldızlar parlak.
The sun is coming up. začněte se učit		Güneş yükseliyor.
The taxi has arrived. začněte se učit		Taksi geldi.
The theater is empty. začněte se učit		Tiyatro boştur.
The towels are dirty. začněte se učit		Havlular kirli.
The TV was turned on. začněte se učit		Televizyon açıktı.
The TV won't turn on. začněte se učit		TV açılmıyor.
The voting continued. začněte se učit		Oylama devam etti.
The water pipe burst. začněte se učit		Su borusu patladı.
Their cakes are good. začněte se učit		Onların kekleri iyidir.
Their swords clashed. začněte se učit		Onların kılıçları çatıştı.
There isn't any soap. začněte se učit		Hiç sabun yok.
There were three men. začněte se učit		Üç adam vardı.
There's a car coming. začněte se učit		Gelen bir araba var.
There's no more salt. začněte se učit		Daha fazla tuz yok.
These are my pencils. začněte se učit		Bunlar benim kalemlerim.
These are the basics. začněte se učit		Bunlar temel öğelerdir.
These books are mine. začněte se učit		Bu kitaplar benim.
These plums are ripe. začněte se učit		Bu erikler olgun.
These shoes are hers. začněte se učit		Bu ayakkabılar onun.
These shoes are mine. začněte se učit		Bu ayakkabılar benim.
They all respect him. začněte se učit		Onların hepsi ona saygı duyarlar.
They are good people. začněte se učit		Onlar iyi insanlar.
They are out of hand. začněte se učit		Onlar yönetilemez.
They are running now. začněte se učit		Onlar şimdi çalışıyor.
They aren't my books. začněte se učit		Onlar benim kitaplarım değildir.
They call me captain. začněte se učit		Onlar bana kaptan diyorlar.
They got off the bus. začněte se učit		Onlar otobüsten indiler.
They grow fruit here. začněte se učit		Onlar burada meyve yetiştiriyorlar.
They kept on walking. začněte se učit		Onlar yürümeye devam ettiler.
They live downstairs. začněte se učit		Onlar alt katta yaşıyoruz.
They love each other. začněte se učit		Onlar birbirlerini seviyorlar.
They stopped talking. začněte se učit		Onlar konuşmayı kestiler.
They stopped to talk. začněte se učit		Konuşmak için durdular.
They trapped the fox. začněte se učit		Onlar tilkiyi tuzağa düşürdüler.
They trapped the fox. začněte se učit		Onlar tilkiyi kapana sıkıştırdılar.
They went to the zoo. začněte se učit		Onlar hayvanat bahçesine gittiler.
They went to Tottori. začněte se učit		Onlar Tottori'ye gittiler.
They're able to sing. začněte se učit		Onlar şarkı söyleyebilirler.
They're already here. začněte se učit		Onlar zaten buradalar.
This banana went bad. začněte se učit		Bu muz bozulmuş.
This bicycle is mine. začněte se učit		Bu bisiklet benim.
This book is smaller. začněte se učit		Bu kitap daha küçüktür.
This button is loose. začněte se učit		Bu düğme, gevşek.
This camera is Tom's. začněte se učit		Bu kamera, Tom'unki.
This car is like new. začněte se učit		Bu araba yeni gibi.
This car won't start. začněte se učit		Bu araba çalışmaz.
This clock is broken. začněte se učit		Bu saat bozuk.
This door won't lock. začněte se učit		Bu kapı kilitlenmez.
This door won't open. začněte se učit		Bu kapı açılmaz.
This door won't shut. začněte se učit		Bu kapı kapanmaz.
This feels like silk. začněte se učit		Bu ipek gibi hissettiriyor.
This hat cost me $10. začněte se učit		Bu şapka bana on dolara maloldu.
This is a small book. začněte se učit		Bu küçük bir kitap.
This is all I can do. začněte se učit		Bütün yapabileceğim budur.
This is an emergency. začněte se učit		Bu acil bir durumdur.
This is homemade jam. začněte se učit		Bu ev yapımı reçel.
This is how I did it. začněte se učit		Bu onu nasıl yaptığımdır.
This is how we do it. začněte se učit		Bu onu nasıl yaptığımızdır.
This is my I.D. card. začněte se učit		Bu benim kimlik kartım.
This is what he said. začněte se učit		Bu onun söylediğidir.
This knife cuts well. začněte se učit		Bu bıçak iyi keser.
This novel is boring. začněte se učit		Bu roman sıkıcı.
This one is prettier. začněte se učit		Bu daha güzel.
This room is cramped. začněte se učit		Bu oda sıkışık.
This song sounds sad. začněte se učit		Bu şarkı üzücü görünüyor.
This sweater is warm. začněte se učit		Bu kazak sıcacık.
This tea is very hot. začněte se učit		Bu çay çok sıcak.
This tea smells good. začněte se učit		Bu çay güzel kokuyor.
This video is boring. začněte se učit		Bu video sıkıcı.
This wall is cold. začněte se učit		Bu duvar soğuk.
This will do for now. začněte se učit		Bu şu an için işe yarar.
This wood won't burn. začněte se učit		Bu odun yanmaz.
These apples are big. začněte se učit		Bu elmalar büyük.
Those are sunflowers. začněte se učit		Onlar ayçiçeği.
Those are Tom's dogs. začněte se učit		Şunlar Tom'un köpekleri.
Those houses are big. začněte se učit		Şu evler büyük.
Time passes quickly. začněte se učit		Zaman çabuk geçer.
Tom almost got fired. začněte se učit		Tom neredeyse kovulacaktı.
Tom asked for a beer. začněte se učit		Tom bir bira istedi.
Tom became a manager. začněte se učit		Tom bir yönetici oldu.
Tom became depressed. začněte se učit		Tom depresif oldu.
Tom boarded the ship. začněte se učit		Tom gemiye bindi.
Tom bought a new car. začněte se učit		Tom yeni bir araba aldı.
Tom branded the calf. začněte se učit		Tom buzağıyı damgaladı.
Tom broke the window. začněte se učit		Tom pencereyi kırdı.
Tom brushed his hair. začněte se učit		Tom saçını fırçaladı.
Tom burst into tears. začněte se učit		Tom gözyaşlarına boğuldu.
Tom burst out crying. začněte se učit		Tom birden ağlamaya başladı.
Tom can't be trusted. začněte se učit		Tom'a güvenilemez.
Tom can't find a job. začněte se učit		Tom bir iş bulamıyor.
Tom can't stand Mary. začněte se učit		Tom Mary'ye katlanamıyor.
Tom certainly is fat. začněte se učit		Tom kesinlikle şişman.
Tom changed his mind. začněte se učit		Tom fikrini değiştirdi.
Tom checked the date. začněte se učit		Tom tarihi kontrol etti.
Tom danced with Mary. začněte se učit		Tom Mary ile dans etti.
Tom denied the rumor. začněte se učit		Tom söylentiyi reddetti.
Tom did all he could. začněte se učit		Tom elinden gelen her şeyi yaptı.
Tom did it carefully. začněte se učit		Tom onu dikkatli bir şekilde yaptı.
Tom didn't help Mary. začněte se učit		Tom Mary'ye yardım etmedi.
Tom didn't like Mary. začněte se učit		Tom Mary'den hoşlanmıyordu.
Tom doesn't do drugs. začněte se učit		Tom uyuşturucu kullanmaz.
Tom doesn't eat fish. začněte se učit		Tom balık yemez.
Tom doesn't eat meat. začněte se učit		Tom et yemez.
Tom doesn't have tea. začněte se učit		Tom'un çayı yok.
Tom doesn't think so. začněte se učit		Tom öyle düşünmüyor.
Tom dried the dishes. začněte se učit		Tom bulaşıkları kuruladı.
Tom drinks every day. začněte se učit		Tom her gün içer.
Tom eats like a bird. začněte se učit		Tom bir kuş gibi yiyor.
Tom eats very little. začněte se učit		Tom, çok az yiyor.
Tom felt a bit tired. začněte se učit		Tom biraz yorgun hissetti.
Tom felt a bit woozy. začněte se učit		Tom biraz sarhoş hissetti.
Tom felt like a fool. začněte se učit		Tom bir aptal gibi hissetti.
Tom felt like crying. začněte se učit		Tom ağlayacakmış gibi hissetti.
Tom felt very lonely. začněte se učit		Tom çok yalnız hissetti.
Tom found Mary a job. začněte se učit		Tom Mary'ye bir iş buldu.
Tom got a little pie. začněte se učit		Tom biraz tart aldı.
Tom got a little pie. začněte se učit		Tom pastanın bir parçasını aldı.
Tom got his hair cut. začněte se učit		Tom saçını kestirdi.
Tom got home at 6:30. začněte se učit		Tom 6:30'da eve vardı.
Tom got in the car. začněte se učit		Tom arabaya bindi.
Tom got stage fright. začněte se učit		Tom'un sahne korkusu var.
Tom got straight A's. začněte se učit		Tom'un düz A' ları var.
Tom gritted his teeth začněte se učit		Tom dişlerini gıcırdattı.
Tom had a great time. začněte se učit		Tom muhteşem zaman geçirdi.
Tom had a tough week. začněte se učit		Tom zor bir hafta geçirdi.
Tom had only one leg. začněte se učit		Tom'un sadece bir bacağı vardı.
Tom has 20/20 vision. začněte se učit		Tom'un yirmide yirmi görüşü var.
Tom has a bad temper. začněte se učit		Tom'un kötü bir ruh hali var.
Tom has a big family. začněte se učit		Tom'un büyük bir ailesi var.
Tom has a deep voice. začněte se učit		Tom'un pes bir sesi var.
Tom has a good point. začněte se učit		Tom'un iyi bir amacı var.
Tom has a loud voice. začněte se učit		Tom'un yüksek bir sesi var.
Tom has a nice smile. začněte se učit		Tom'un hoş bir gülümsemesi var.
Tom has a point here. začněte se učit		Tom burada bir fikri var.
Tom has a stiff neck. začněte se učit		Tom'un ense sertliği var.
Tom has good hearing. začněte se učit		Tom'un iyi işitme duyusu var.
Tom has lost control. začněte se učit		Tom kontrolü kaybetti.
Tom has many friends. začněte se učit		Tom'un çok sayıda arkadaşı var.
Tom has many regrets. začněte se učit		Tom'un çok sayıda pişmanlıkları var.
Tom has many talents. začněte se učit		Tom'un bir sürü yeteneği var.
Tom has the sniffles. začněte se učit		Tom burnunu çekiyor.
Tom has three nieces. začněte se učit		Tom'un üç kız yeğeni var.
Tom has three uncles. začněte se učit		Tom'un üç amcası var.
Tom hates raw onions. začněte se učit		Tom çiğ soğanlardan nefret eder.
Tom heard Mary shout. začněte se učit		Tom Mary'nin bağırdığını duydu.
Tom held Mary's hand. začněte se učit		Tom Mary'nin elini tuttu.
Tom ironed his shirt. začněte se učit		Tom gömleğini ütüledi.
Tom is a little odd. začněte se učit		Tom biraz tuhaf.
Tom is a fast driver. začněte se učit		Tom hızlı bir sürücü.
Tom is a fast runner. začněte se učit		Tom hızlı bir koşucu.
Tom is a fussy eater. začněte se učit		Tom zor beğenen bir yiyici.
Tom is a good driver. začněte se učit		Tom, iyi bir sürücü.
Tom is a good person. začněte se učit		Tom iyi bir kişidir.
Tom is a good singer. začněte se učit		Tom, iyi bir şarkıcı.
Tom is a good worker. začněte se učit		Tom iyi bir işçidir.
Tom is a lovable guy. začněte se učit		Tom sevimli bir adam.
Tom is a new student. začněte se učit		Tom yeni bir öğrenci.
Tom is a picky eater. začněte se učit		Tom seçici bir yiyici.
Tom is a rude person. začněte se učit		Tom kaba bir kişidir.
Tom is a safe driver. začněte se učit		Tom güvenli bir sürücü.
Tom is a slow walker. začněte se učit		Tom yavaş bir yürüyücü.
Tom is a wealthy man. začněte se učit		Tom, zengin bir adam.
Tom is an accountant. začněte se učit		Tom bir muhasebeci.
Tom is angry at Mary. začněte se učit		Tom Mary'ye kızgın.
Tom is down to earth. začněte se učit		Tom'un aklı başında.
Tom is good at rugby. začněte se učit		Tom ragbide iyidir.
Tom is in his office. začněte se učit		Tom ofisinde.
Tom is just like you. začněte se učit		Tom tıpkı sizin gibi.
Tom is Mary's cousin. začněte se učit		Tom Mary'nin kuzeni.
Tom is Mary's friend. začněte se učit		Tom Mary'nin arkadaşı.
Tom is Mary's nephew. začněte se učit		Tom Mary'nin erkek yeğeni.
Tom is never on time. začněte se učit		Tom asla zamanında gelmez.
Tom is now in prison. začněte se učit		Tom şimdi hapiste.
Tom is probably lost. začněte se učit		Tom büyük olasılıkla kayboldu.
Tom is proud of Mary. začněte se učit		Tom Mary ile gurur duymaktadır.
Tom is seeking a job. začněte se učit		Tom bir iş arıyor.
Tom is still on duty. začněte se učit		Tom hala görevdedir.
Tom is very handsome. začněte se učit		Tom çok yakışıklı.
Tom is very reliable. začněte se učit		Tom çok güvenilirdir.
Tom is very romantic. začněte se učit		Tom çok romantik.
Tom isn't lonely now. začněte se učit		Tom şimdi yalnız değil.
Tom isn't well today. začněte se učit		Tom bugün iyi değil.
Tom just got married. začněte se učit		Tom henüz evlendi.
Tom knew where to go. začněte se učit		Tom nereye gideceğini biliyordu.
Tom knocked him down. začněte se učit		Tom ona vurup yere yıktı.
Tom knows a shortcut. začněte se učit		Tom bir kısayol bilir.
Tom lacks experience. začněte se učit		Tom deneyimden yoksun.
Tom lacks motivation. začněte se učit		Tom motivasyondan yoksun.
Tom laughed out loud. začněte se učit		Tom yüksek sesle güldü.
Tom left at midnight. začněte se učit		Tom gece yarısı gitti.
Tom left Mary a note. začněte se učit		Tom Mary'ye bir not bıraktı.
Tom looks very happy. začněte se učit		Tom çok mutlu görünüyor.
Tom loosened his tie. začněte se učit		Tom kravatını gevşetti.
Tom lost his car key. začněte se učit		Tom araba anahtarını kaybetti.
Tom lost his glasses. začněte se učit		Tom gözlüğünü kaybetti.
Tom lost his hearing. začněte se učit		Tom işitmesini kaybetti.
Tom lost some weight. začněte se učit		Tom biraz kilo kaybetti.
Tom made fun of Mary. začněte se učit		Tom Mary ile alay etti.
Tom mopped the floor. začněte se učit		Tom zemini paspasladı.
Tom needed some cash. začněte se učit		Tom'un biraz nakite ihtiyacı vardı.
Tom needs a vacation. začněte se učit		Tom'un bir tatile ihtiyacı var.
Tom needs our advice. začněte se učit		Tom'un bizim tavsiyemize ihtiyacı var.
Tom needs some sleep. začněte se učit		Tom'un biraz uykuya ihtiyacı var.
Tom never liked Mary. začněte se učit		Tom Mary'den asla hoşlanmadı.
Tom often cuts class. začněte se učit		Tom çoğunlukla derse gelmez.
Tom often helps Mary. začněte se učit		Tom çoğunlukla Mary'ye yardım eder.
Tom paid a $300 fine. začněte se učit		Tom 300 dolar para cezası ödedi.
Tom paid the cashier. začněte se učit		Tom kasiyere ödedi.
Tom proposed to Mary. začněte se učit		Tom Mary'ye evlenme teklif etti.
Tom put down his pen. začněte se učit		Tom kalemini düşürdü.
Tom put his shirt on. začněte se učit		Tom gömleğini giydi.
Tom put his shoes on. začněte se učit		Tom ayakkabılarını giydi.
Tom raised his hands. začněte se učit		Tom ellerini kaldırdı.
Tom raised his voice. začněte se učit		Tom sesini yükseltti.
Tom ran for his life. začněte se učit		Tom hayatını kurtarmak için koştu.
Tom ran out of money. začněte se učit		Tom'un parası tükendi.
Tom ran out of water. začněte se učit		Tom'un suyu bitti.
Tom reloaded his gun. začněte se učit		Tom silahını yeniden doldurdu.
Tom resisted smiling. začněte se učit		Tom gülümsemeye direndi.
Tom rewound the tape. začněte se učit		Tom bantı yeniden sardı.
Tom rinsed his mouth. začněte se učit		Tom ağzını duruladı.
Tom sat under a tree. začněte se učit		Tom ağacın altına oturdu.
Tom saw the exhibits. začněte se učit		Tom sergileri gördü.
Tom seems to be lost. začněte se učit		Tom kaybolmuş gibi görünüyor.
Tom seems to be sick. začněte se učit		Tom hasta gibi görünüyor.
Tom should get going. začněte se učit		Tom gitmeli.
Tom should know that. začněte se učit		Tom onu bilmeli.
Tom should talk less. začněte se učit		Tom daha az konuşmalı.
Tom should've called. začněte se učit		Tom aramalıydı.
Tom sobered up a bit. začněte se učit		Tom biraz ciddileşti.
Tom still loves Mary. začněte se učit		Tom hala Mary'yi seviyor.
Tom stirred the soup. začněte se učit		Tom çorbayı karıştırdı.
Tom tends to be lazy. začněte se učit		Tom tembel olma eğilimindedir.
Tom took his tie off. začněte se učit		Tom kravatını çıkardı.
Tom took off his hat. začněte se učit		Tom şapkasını çıkardı.
Tom took off his tie. začněte se učit		Tom kıravatını çıkardı.
Tom turned on the TV. začněte se učit		Tom TV'yi açtı.
Tom walked Kate home. začněte se učit		Tom yürüyerek Kate'in evine gitti.
Tom wanted to buy it. začněte se učit		Tom onu satın almak istedi.
Tom wants to see you. začněte se učit		Tom sizi görmek istiyor.
Tom was all worn out. začněte se učit		Tom tamamen bitkindi.
Tom was being polite. začněte se učit		Tom kibarlaşıyordu.
Tom was found guilty. začněte se učit		Tom suçlu bulundu.
Tom was hard on Mary. začněte se učit		Tom Mary'ye karşı katıydı.
Tom was held hostage. začněte se učit		Tom rehin tutuldu.
Tom wasn't listening. začněte se učit		Tom dinlemiyordu.
Tom went for a drive. začněte se učit		Tom araba sürmeye gitti.
Tom went sightseeing. začněte se učit		Tom gezi turuna gitti.
Tom went windsurfing. začněte se učit		Tom rüzgar sörfüne gitti.
Tom won't let you go. začněte se učit		Tom, gitmene izin vermeyecektir.
Tom worries too much. začněte se učit		Tom çok endişeleniyor.
Tom wouldn't do that. začněte se učit		Tom onu yapmazdı.
Tom wouldn't say yes. začněte se učit		Tom evet demezdi.
Tom wrote the report. začněte se učit		Tom rapor yazdı.
Tom's leg is healing. začněte se učit		Tom'un bacağı iyileşiyor.
Tony is a polite boy. začněte se učit		Tony kibar bir çocuk.
Tony's voice is nice. začněte se učit		Tony'nin sesi güzel.
Turn down the stereo. začněte se učit		Stereoyu kapat.
Visitors are welcome. začněte se učit		Ziyaretçiler bekleniyor.
Wait in line, please. začněte se učit		Sırada bekleyin lütfen.
Wash your hands well. začněte se učit		Ellerinizi iyice yıkayın
We all make mistakes. začněte se učit		Hepimiz hata yaparız.
We are not Americans. začněte se učit		Biz Amerikalı değiliz.
We are the champions. začněte se učit		Biz şampiyonlarız.
We are two of a kind. začněte se učit		Birbirimize çok benziyoruz.
We arrived home late. začněte se učit		Biz eve geç geldik.
We clapped our hands. začněte se učit		Biz alkışladık.
We enjoy watching TV. začněte se učit		Biz TV izlemekten hoşlanırız.
We got off the train. začněte se učit		Biz trenden indik.
We had a lovely meal. začněte se učit		Biz güzel bir yemek yedik.
We had lunch at noon. začněte se učit		Biz öğleyin öğle yemeği yedik.
We knew it all along. začněte se učit		Biz onu başından beri biliyorduk.
We love our children. začněte se učit		Biz çocuklarımızı seviyoruz.
We made him go there. začněte se učit		Biz onu oraya gönderdik.
We met along the way. začněte se učit		Biz yol boyunca buluştuk.
We must be going now. začněte se učit		Şimdi gidiyor olmalıyız.
We must go to school. začněte se učit		Biz okula gitmeliyiz.
We named the dog Tim. začněte se učit		Köpeğe Tim adını verdik.
We need more workers. začněte se učit		Bizim daha fazla işçiye ihtiyacımız var.
We ran after the cat. začněte se učit		Biz kediyi kovaladık.
We ran down the hill. začněte se učit		Biz tepeden aşağı koştuk.
We ran short of food. začněte se učit		Gıda malzememiz tükendi.
We require your help. začněte se učit		Yardımınıza ihtiyacımız var.
We sang as we walked. začněte se učit		Yürürken şarkı söyledik.
We sent for a doctor. začněte se učit		Bir doktor getirttik.
We want a new carpet. začněte se učit		Biz yeni bir halı istiyoruz.
We went to the river. začněte se učit		Biz nehre gittik.
We were younger then. začněte se učit		O zaman daha gençtik.
We'll eat on the way. začněte se učit		Biz yolda yiyeceğiz.
We'll help you, okay? začněte se učit		Biz size yardım ederiz, tamam mı?
We'll meet on Sunday. začněte se učit		Biz Pazar günü buluşacağız.
We're a little early. začněte se učit		Biz biraz erkenciyiz.
We've run out of tea. začněte se učit		Çayımız tükendi.
Were you home at ten? začněte se učit		Saat onda evde miydin?
Were you with anyone? začněte se učit		Biriyle birlikte miydin?
What are you cooking? začněte se učit		Ne pişiriyorsun?
What are you reading? začněte se učit		Ne okuyorsunuz?
What did Bell invent? začněte se učit		Bell ne icat etti?
What did you do then? začněte se učit		O zaman ne yaptın?
What do they deal in? začněte se učit		Onlar ne ticareti yapıyorlar?
What do you want now? začněte se učit		Şimdi ne istiyorsun?
What happened to him? začněte se učit		Ona ne oldu?
What happened to Tom? začněte se učit		Tom'a ne oldu?
What happened, Sally? začněte se učit		Ne oldu, Sally?
What he said is true. začněte se učit		Onun söylediği doğru.
What he says is true. začněte se učit		O neyin doğru olduğunu söylüyor?
What is he aiming at? začněte se učit		O neyi hedefliyor?
What is he up to now? začněte se učit		O, şimdi ne iş yapıyor?
What is his business? začněte se učit		Onun işi nedir?
What is your address? začněte se učit		Adresiniz nedir?
What made her so sad? začněte se učit		Onu ne kadar o kadar üzdü?
What made Tom so mad? začněte se učit		Tom'u o kadar ne üzdü.
What makes you happy? začněte se učit		Seni mutlu kılan nedir?
What should I do now? začněte se učit		Şimdi ne yapmalıyım?
What's going on here? začněte se učit		Burada neler oluyor?
What's Ken doing now? začněte se učit		Ken şu anda ne yapıyor?
What's Ken doing now? začněte se učit		Ken şimdi ne yapıyor?
What's that building? začněte se učit		O bina ne?
What's the commotion? začněte se učit		Karışıklık nedir?
What's Tom doing now? začněte se učit		Tom şimdi ne yapıyor
What's wrong with me? začněte se učit		Benim neyim var?
When are you leaving? začněte se učit		Ne zaman ayrılıyorsunuz?
When can I swim here? začněte se učit		Ne zaman burada yüzebilirim?
When can I visit you? začněte se učit		Seni ne zaman ziyaret edebilirim?
When did he get back? začněte se učit		Ne zaman geri döndü?
When did you see her? začněte se učit		Onu ne zaman gördün?
When did you see him? začněte se učit		Onu ne zaman gördünüz?
When was it finished? začněte se učit		Ne zaman sona erdi?
When will he be busy? začněte se učit		O ne zaman meşgul olacak?
When will he go home? začněte se učit		Ne zaman eve gidecek?
When will you go out? začněte se učit		Ne zaman dışarı çıkacaksın?
When will you return? začněte se učit		Ne zaman geri döneceksin?
Where are the apples? začněte se učit		Elmalar nerede?
Where did you get it? začněte se učit		Bunu nereden aldınız?
Where does John live? začněte se učit		John nerede yaşıyor?
Where is he standing? začněte se učit		O nerede duruyor?
Where is the laundry? začněte se učit		Çamaşırhane nerede?
Where is the library? začněte se učit		Kütüphane nerede?
Where is the mailbox? začněte se učit		Posta kutusu nerede?
Where is the station? začněte se učit		İstasyon nerede?
Where is your father? začněte se učit		Baban nerede?
Where is your school? začněte se učit		Okulun nerede?
Where should we meet? začněte se učit		Nerede buluşmalıyız?
Where will you visit? začněte se učit		Nereyi ziyaret edeceksin?
Where's the bus stop? začněte se učit		Otobüs durağı nerede?
Which book is better? začněte se učit		Hangi kitap daha iyidir?
Which diet is better? začněte se učit		Hangi diyet daha iyi?
Which is your guitar? začněte se učit		Hangisi senin gitarın?
Which of you will go? začněte se učit		Hanginiz gidecek?
Which would you like? začněte se učit		Hangisini istersiniz?
Who are those people? začněte se učit		Şu kişiler kimler?
Who broke the window? začněte se učit		Pencereyi kim kırdı?
Who can do this work? začněte se učit		Bu işi kim yapabilir?
Who coaches the team? začněte se učit		Takımı kim eğitiyor?
Who does Toshio like? začněte se učit		Toshio kimi sever?
Who hit the home run? začněte se učit		Tur vuruşunu kim yaptı?
Who invented karaoke? začněte se učit		Karaokeyi kim icat etti?
Who is he talking to? začněte se učit		O kimle konuşuyor?
Who planted the tree? začněte se učit		Ağacı kim dikti?
Who put you up to it? začněte se učit		Sana onu kim önerdi?
Who wrote the letter? začněte se učit		Mektubu kim yazdı?
Whose guitar is this? začněte se učit		Bu kimin gitarı?
Whose pencil is this? začněte se učit		Bu kimin kalemi?
Why are you so angry? začněte se učit		Neden bu kadar öfkelisin?
Why did you run away? začněte se učit		Niçin kaçtın?
Why do you work here? začněte se učit		Neden burada çalışıyorsunuz?
Why do you work here? začněte se učit		Niçin burada çalışıyorsun?
Why don't we go home? začněte se učit		Neden eve gitmiyoruz.
Why is she so silent? začněte se učit		Niçin o öyle sessiz?
Will he be here soon? začněte se učit		O yakında burada olacak mı?
Will I get well soon? začněte se učit		Yakında iyileşecek miyim?
Will it snow tonight? začněte se učit		Bu gece kar yağacak mı?
Will you go by train? začněte se učit		Trenle gidecek misin?
Will you go with Tom? začněte se učit		Tom'la gidecek misin?
Wipe your face clean. začněte se učit		Yüzünüzü temiz silin.
Yesterday was Sunday. začněte se učit		Dün Pazardı.
You are not a coward. začněte se učit		Sen bir korkak değilsin.
You're not a doctor. začněte se učit		Sen bir doktor değilsin.
You are not Japanese. začněte se učit		Sen Japon değilsin.
You are now an adult. začněte se učit		Sen bir yetişkinsin.
You are the one. začněte se učit		Sen teksin.
You're under arrest. začněte se učit		Sen tutuklusun.
You can come with me. začněte se učit		Sen benimle gelebilirsin.
You can use this car. začněte se učit		Bu arabayı kullanabilirsiniz.
You can use this pen. začněte se učit		Bu kalemi kullanabilirsiniz.
You can't be serious. začněte se učit		Ciddi olamazsın.
You can't be so sure. začněte se učit		Bu kadar emin olamazsın.
You can't sleep here. začněte se učit		Burada uyuyamazsın.
You don't understand. začněte se učit		Anlamıyorsun.
You keep out of this. začněte se učit		Bundan uzak dur.
You know what I mean. začněte se učit		Ne demek istediğimi biliyorsun.
You look much better. začněte se učit		Çok daha iyi görünüyorsun.
You lost, didn't you? začněte se učit		Kayboldun, değil mi?
You may use this car. začněte se učit		Bu arabayı kullanabilirsin.
You should apologize. začněte se učit		Özür dilemelisin.
You should go to bed. začněte se učit		Yatmaya gitmelisin.
You should leave now. začněte se učit		Şimdi gitmelisin.
You should not sleep. začněte se učit		Uyumamalısın.
You should work hard. začněte se učit		Sıkı çalışmalısın.
You shouldn't go out. začněte se učit		Dışarı çıkmamalısın.
You snooze, you lose. začněte se učit		Uyursan, kaybedersin.
You'd better go home. začněte se učit		Eve gitsen iyi olur.
You've been deceived. začněte se učit		Aldatıldım.
You've grown so tall. začněte se učit		Çok uzun boylu oldun.
You've put on weight. začněte se učit		Kilo aldın.
Your answer is right. začněte se učit		Cevabınız doğru.
Your answer is wrong. začněte se učit		Cevabınız yanlış.
Your nose is running. začněte se učit		Burnunuz akıyor.
Your pulse is normal. začněte se učit		Senin nabzın normal.
A clock has two hands. začněte se učit		Bir saatin, iki eli vardır.
A dolphin is a mammal. začněte se učit		Yunus bir memelidir.
A little bird told me. začněte se učit		Küçük bir kuş bana söyledi.
A new idea came to me. začněte se učit		Yeni bir fikir aklıma geldi.
A nice room, isn't it? začněte se učit		Güzel bir oda, değil mi?
A table has four legs. začněte se učit		Bir masanın dört bacağı var.
Accidents will happen. začněte se učit		Kazalar olacaktır.
Ah is an interjection. začněte se učit		'ah' bir ünlemdir.
All of them were gone. začněte se učit		Onların hepsi gitmiş.
All of us were silent. začněte se učit		Hepimiz sessizdik.
All the boys ran away. začněte se učit		Bütün erkekler kaçtılar.
All the eggs went bad. začněte se učit		Bütün yumurtaları bozuldu.
All the food was gone. začněte se učit		Tüm yiyecek bitti.
Always tell the truth. začněte se učit		Her zaman doğruyu söyle.
America is very large. začněte se učit		Amerika çok büyük.
Any child can do that. začněte se učit		Herhangi bir çocuk bunu yapabilir.
Any time will suit me. začněte se učit		Her zaman bana uygun olacaktır.
Anyway, I did my best. začněte se učit		Her neyse, ben elimden geleni yaptım.
Are these your horses? začněte se učit		Bunlar senin atların mı?
Are these your things? začněte se učit		Bunlar senin eşyaların mı?
Are they all the same? začněte se učit		Onların hepsi aynı mı?
Are you a new student? začněte se učit		Sen yeni bir öğrenci misin?
Are you all right now? začněte se učit		Şimdi iyi misin?
Are you an only child? začněte se učit		Tek çocuk musunuz?
Are you fond of music? začněte se učit		Müziğe düşkün müsünüz?
Are you free tomorrow? začněte se učit		Yarın boş musunuz?
Are you going to sing? začněte se učit		Şarkı söyleyecek misin?
Are you sleeping, Tom? začněte se učit		Uyuyor musun, Tom?
Are you talking to me? začněte se učit		Benimle konuşuyor musun?
Are you ten years old? začněte se učit		On yaşında mısın?
Aren't they Americans? začněte se učit		Onlar Amerikalı değiller mi?
Bad news travels fast. začněte se učit		Kötü haber çabuk yayılır.
Be kind to old people. začněte se učit		Yaşlı insanlara karşı nazik olun.
Be quiet for a moment. začněte se učit		Bir an için sakin olun.
Better luck next time. začněte se učit		Gelecek sefere iyi şanslar.
Beware of pickpockets. začněte se učit		Yankesicilere dikkat edin.
Bill has many friends. začněte se učit		Bill'in birçok arkadaşı var.
Bill wrote the letter. začněte se učit		Bill mektup yazdı.
Bill, answer the door. začněte se učit		Bill, kapıya cevap ver.
Birds have sharp eyes. začněte se učit		Kuşlar keskin gözlere sahiptirler.
Bob became a preacher. začněte se učit		Bob, bir vaiz oldu.
Boil the milk bottles. začněte se učit		Süt şişelerini kaynatın.
Both stories are true. začněte se učit		Her iki hikaye doğrudur.
Brad Pitt is an actor. začněte se učit		Brad Pitt bir aktördür.
Brian took some roses. začněte se učit		Brian bazı güller aldı.
Brush your teeth well. začněte se učit		Dişlerinizi iyi fırçalayın.
Business is improving. začněte se učit		İş geliştirmektedir.
Buy it for me, please. začněte se učit		Onu benim için satın al, lütfen.
Call me at the office. začněte se učit		Beni ofiste arayın.
Can he play the piano? začněte se učit		O piyano çalabilir mi?
Can he speak Japanese? začněte se učit		O, Japonca konuşabilir mi?
Can I ask you a favor? začněte se učit		Senden bir iyilik isteyebilir miyim?
Can I borrow your car? začněte se učit		Arabanı ödünç alabilir miyim?
Can I borrow your pen? začněte se učit		Ben senin kalemini ödünç alabilir miyim?
Can I buy you a drink? začněte se učit		Ben size bir içki ısmarlayabilir miyim?
Can I give you a ride? začněte se učit		Seni arabayla götürebilir miyim?
Can I go out and play? začněte se učit		Dışarı çıkıp oyun oynayabilir miyim?
Can I leave a message? začněte se učit		Ben bir mesaj bırakabilir miyim?
Can I open the window? začněte se učit		Ben pencereyi açabilir miyim?
Can I play some music? začněte se učit		Biraz müzik çalabilir miyim?
Can I see you tonight? začněte se učit		Ben bu gece seni görebilir miyim?
Can I turn off the TV? začněte se učit		Televizyonu kapatabilirmiyim?
Can I use your pencil? začněte se učit		Ben senin kurşun kalemini kullanabilir miyim?
Can I use your pencil? začněte se učit		Ben kalemini kullanabilir miyim?
Can it really be mine? začněte se učit		O gerçekten benimki olabilir mi?
Can you do that again? začněte se učit		Onu tekrar yapar mısın?
Can you get a day off? začněte se učit		Bir gün izin alabilir misin?
Can you guess her age? začněte se učit		Onun yaşını tahmin edebilir misiniz?
Can you hear anything? začněte se učit		Bir şey duyabiliyor musun?
Can you keep a secret? začněte se učit		Sır tutabilir misin?
Can you speak English? začněte se učit		İngilizce konuşabiliyor musun?
Can you speak English? začněte se učit		İngilizce konuşabilir misin?
Can you speak English? začněte se učit		İngilizce konuşur musun?
Can't you really swim? začněte se učit		Gerçekten yüzemiyor musunuz?
Cats arch their backs. začněte se učit		Kediler sırtlarını kabartırlar.
Come here and help me. začněte se učit		Buraya gel ve bana yardım et.
Come home before dark. začněte se učit		Karanlık olmadan eve gel.
Come tomorrow morning. začněte se učit		Yarın sabah gel.
Could I check my bags? začněte se učit		Ben çantalarımı kontrol edebilir miyim?
Could I use your desk? začněte se učit		Masanı kullanabilir miyim?
Could we have a spoon? začněte se učit		Bir kaşık alabilir miyiz?
Could you let him out? začněte se učit		Ona dışarı çıkmasına izin verir misiniz?
Could you repeat that? začněte se učit		Tekrar eder misiniz?
Cut them with a knife. začněte se učit		Onları bir bıçakla kesin.
Did anyone call me up? začněte se učit		Beni arayan oldu mu?
Did he go to see Mary? začněte se učit		O, Mary'yi görmeye gitti mi?
Did he go to see Mary? začněte se učit		O, Mary'yi görmek için gitti mi?
Did he propose to you? začněte se učit		Sana evlenme teklif etti mi?
Did she come with him? začněte se učit		Onunla geldi mi?
Did you ask the price? začněte se učit		Fiyatı sordun mu?
Did you buy this book? začněte se učit		Bu kitabı satın aldın mı?
Did you cut the paper? začněte se učit		Kağıdı kestin mi?
Did you get your wish? začněte se učit		Dileğiniz gerçekleşti mi?
Did you hear the news? začněte se učit		Haberi duydunuz mu?
Did you say something? začněte se učit		Bir şey söyledin mi?
Did you see her there? začněte se učit		Orada onu gördünüz mü?
Did you see my camera? začněte se učit		Benim kameramı gördünüz mü?
Did you phone him? začněte se učit		Ona telefon ettin mi?
Did you use my camera? začněte se učit		Benim kameramı kullandınız mı?
Do I need to transfer? začněte se učit		Benim transfer etmem gerekiyor mu?
Do it as you are told. začněte se učit		Onu sana söylenildiği gibi yap.
Do not be so critical. začněte se učit		Bu kadar kritik olmayın.
Do they learn English? začněte se učit		Onlar İngilizce öğrenirler mi?
Do you also like jazz? začněte se učit		Sen de jazzdan hoşlanır mısın?
Do you believe in God? začněte se učit		Allah'a inanıyor musun?
Do you fly frequently? začněte se učit		Sık sık uçar mısın?
Do you have a bicycle? začněte se učit		Bir bisikletin var mı?
Do you have a lighter? začněte se učit		Bir çakmağın var mı?
Do you have any money? začněte se učit		Hiç paran var mı?
Do you have any water? začněte se učit		Hiç suyun var mı?
Do you have earphones? začněte se učit		Kulaklıklığın var mı?
Do you have some milk? začněte se učit		Biraz sütün var mı?
Do you have some time? začněte se učit		Biraz zamanınız var mı?
Do you hear any sound? začněte se učit		Herhangi bir ses duyuyor musunuz?
Do you hear something? začněte se učit		Bir şey duyuyor musun?
Do you know Mr. Brown? začněte se učit		Bay Brown'ı biliyor musun?
Do you know Mr. Brown? začněte se učit		Bay Brown'ı tanıyor musunuz?
Do you know who he is? začněte se učit		Onun kim olduğunu biliyor musunuz?
Do you like the piano? začněte se učit		Piyano sever misiniz?
Do you like to travel? začněte se učit		Seyahat etmekten hoşlanır mısınız.
Do you meet him often? začněte se učit		Onunla sık sık karşılaşır mısın?
Do you really love me? začněte se učit		Beni gerçekten seviyor musun?
Do you really mean it? začněte se učit		Gerçekten demek istediğin bu mudur?
Do you really want it? začněte se učit		Onu gerçekten istiyor musun?
Do you sell batteries? začněte se učit		Pil satıyor musunuz?
Do you think I'm sexy? začněte se učit		Benim seksi olduğumu düşünüyor musunuz?
Do you think I'm sexy? začněte se učit		Sizce ben seksi miyim?
Do you think I'm ugly? začněte se učit		Benim çirkin olduğumu düşünüyor musunuz?
Do you think I'm ugly? začněte se učit		Sizce ben çirkin miyim?
Do you walk to school? začněte se učit		Okula yürür müsün?
Does anybody know him? začněte se učit		Onu tanıyan bir var mı?
Does anyone feel sick? začněte se učit		Hasta olduğunu hisseden biri var mı?
Does he do any sports? začněte se učit		O herhangi bir spor yapıyor mu?
Does he speak English? začněte se učit		O, İngilizce konuşur mu?
Does she have a hobby? začněte se učit		Onun bir hobisi var mı?
Does she have a piano? začněte se učit		Onun bir piyanosu var mı?
Does she like oranges? začněte se učit		O, portakalları sever mi?
Dogs often bury bones. začněte se učit		Köpekler genellikle kemikleri gömerler.
Don't add annotations. začněte se učit		Dipnot koymayın.
Don't add annotations. začněte se učit		Ek açıklamalar katmayın.
Don't be disappointed. začněte se učit		Hayal kırıklığına uğramayın.
Don't be unreasonable. začněte se učit		Mantıksız olmayın.
Don't bite your nails. začněte se učit		Tırnaklarını ısırma.
Don't blame it on her. začněte se učit		Onu suçlamayın.
Don't blame the guide. začněte se učit		Rehberi suçlamayın.
Don't cut your finger. začněte se učit		Parmağınızı kesmeyin.
Don't drink and drive. začněte se učit		İçkiliyken araba sürme.
Don't expect too much. začněte se učit		Çok fazla şey bekleme.
Don't go near the dog. začněte se učit		Köpeğe yaklaşmayın.
Don't leave door open. začněte se učit		Kapıyı açık bırakmayın.
Don't leave me behind! začněte se učit		Beni arkada bırakmayın!
Don't leave the TV on. začněte se učit		TV'yi açık bırakma.
Don't let that dog go. začněte se učit		O köpeğin gitmesine izin vermeyin.
Don't make noise here. začněte se učit		Burada gürültü yapmayın.
Don't open the window. začněte se učit		Pencereyi açmayın.
Don't pick up the cat. začněte se učit		Kediyi almayın.
Don't point at others. začněte se učit		Diğerlerini işaret etme.
Don't stand in my way. začněte se učit		Yolumda durmayın.
Don't stare at people. začněte se učit		İnsanlara bakmayın.
Don't swear in public. začněte se učit		Herkesin önünde küfretmeyin.
Don't touch my camera. začněte se učit		Benim kamerama dokunmayın.
Don't you play tennis? začněte se učit		Tenis oynamaz mısın?
Easier said than done. začněte se učit		Lafla peynir gemisi yürümez.
Easier said than done. začněte se učit		Söylemek yapmaktan kolaydır.
Eat whatever you like. začněte se učit		Ne isterseniz yiyin.
Everybody loves music. začněte se učit		Herkes müzik sever.
Everything went black. začněte se učit		Herşey karardı.
Fasten your seat belt. začněte se učit		Emniyet kemerini bağla.
Forty people attended. začněte se učit		Kırk kişi katıldı.
Four times five is 20. začněte se učit		Dört kere beş 20'dir.
Fred is a lazy fellow. začněte se učit		Fred tembel bir adam.
Fur coats are on sale. začněte se učit		Kürk mantolar satışa sunulmuştur.
Give it to me, please. začněte se učit		Bana ver, lütfen.
Give me just a little. začněte se učit		Bana sadece biraz ver.
Give me some more tea. začněte se učit		Bana biraz daha çay verin.
Glad to see you again. začněte se učit		Sizi tekrar gördüğüme sevindim.
Go and help them, Bud. začněte se učit		Git ve onlara yardımcı ol, Bud.
Go and see the doctor. začněte se učit		Git ve doktorla görüş.
God created the world. začněte se učit		Tanrı dünyayı yarattı.
God made the universe. začněte se učit		Tanrı evreni yaptı.
Good luck on the test! začněte se učit		Testte iyi şanslar!
Good luck on the test! začněte se učit		Testte başarılar!
Guess what he told me. začněte se učit		Onun bana söylediğini tahmin et.
Guess where I've been? začněte se učit		Bil bakalım neredeydim?
Happy Valentine's Day. začněte se učit		Sevgililer günün kutlu olsun.
Did the baby wake up? začněte se učit		Bebek uyandı mı?
Has the bell rung yet? začněte se učit		Zil henüz çaldı mı?
Have a good Christmas. začněte se učit		İyi Noeller.
Have you had dinner? začněte se učit		Akşam yemeği yedin mi?
Have you finished yet? začněte se učit		Henüz bitirdin mi?
Haven't we met before? začněte se učit		Daha önce tanışmadık mı?
He abandoned all hope. začněte se učit		O, bütün umutlarından vazgeçti.
He abandoned the idea. začněte se učit		O, fikirden vazgeçti.
He abandoned the plan. začněte se učit		O plandan vazgeçti.
He accepted our offer. začněte se učit		O bizim teklifimizi kabul etti.
He acted as our guide. začněte se učit		O bizim rehberimiz olarak hareket etti.
He acted like a saint. začněte se učit		O, bir aziz gibi davrandı.
He adopted the orphan. začněte se učit		O, yetimi evlatlık kabul etti.
He and I share a room. začněte se učit		O ve ben bir odayı paylaşıyoruz.
He asked me who I was. začněte se učit		O bana kim olduğumu sordu.
He began to eat lunch. začněte se učit		O öğle yemeği yemeye başladı.
He bowed to the Queen. začněte se učit		O, Kraliçe'ye reverans yaptı.
He broke his left arm. začněte se učit		O, sol kolunu kırdı.
He broke into a house. začněte se učit		O bir eve zorla girdi.
He called me a coward. začněte se učit		O bana bir korkak dedi.
He came from far away. začněte se učit		O, çok uzaklardan geldi.
He came several times. začněte se učit		O defalarca geldi.
He can read and write. začněte se učit		O okumayabilir ve yazabilir.
He can swim very fast. začněte se učit		O çok hızlı yüzebilir.
He cleared his throat. začněte se učit		Boğazını temizledi.
He comes from England. začněte se učit		O İngiltere'lidir.
He could speak French. začněte se učit		O Fransızca konuşabilirdi.
He crossed the street. začněte se učit		O caddeyi geçti.
He deals in furniture. začněte se učit		O, mobilya ticareti yapar.
He delivered a speech. začněte se učit		O bir nutuk çekti.
He deserves the prize. začněte se učit		O ödülü hak ediyor.
He did not mention it. začněte se učit		O, ondan söz etmedi.
He didn't do any work. začněte se učit		O hiç çalışma yapmadı.
He didn't see anybody. začněte se učit		O kimseyi görmedi.
He died from overwork. začněte se učit		O, fazla çalışmaktan öldü.
He knows the truth. začněte se učit		O gerçeği biliyor.
He does not like cats. začněte se učit		O kedileri sevmez.
He drinks like a fish. začněte se učit		O bir balık gibi içer.
He drives his own car. začněte se učit		O kendi arabasını sürüyor.
He earns a great deal. začněte se učit		O, oldukça çok kazanır.
He fell from the tree. začněte se učit		O ağaçtan düştü.
He fell off the horse. začněte se učit		o attan düştü.
He felt a sudden pain. začněte se učit		O, ani bir ağrı hissetti.
He gave me 10,000 yen. začněte se učit		O, bana 10.000 yen verdi.
He gave me a bad cold. začněte se učit		O bana kötü bir soğuk algınlığı bulaştırdı.
He gave me an example. začněte se učit		O, bana bir örnek verdi.
He gave me some money. začněte se učit		O, bana biraz para verdi.
He gave up cigarettes. začněte se učit		O sigaradan vazgeçti.
He gets a good salary. začněte se učit		O iyi bir maaş alır.
He gets a high salary. začněte se učit		O yüksek bir maaş alır.
He got 90% in English. začněte se učit		O, İngilizcede 100 üzerinden 90 aldı.
He had a strong alibi. začněte se učit		O güçlü bir mazereti vardı.
He had to stay in bed. začněte se učit		O yatakta kalmak zorunda kaldı.
He has a blue coat on. začněte se učit		O mavi bir ceket giymişti.
He has a drug allergy. začněte se učit		Onun bir ilaç alerjisi var.
He has a Japanese car. začněte se učit		O, bir Japon otomobiline sahiptir.
He has absolute power. začněte se učit		Onun mutlak gücü var.
He has been to France. začněte se učit		O, Fransa'da bulundu.
He has gone to London. začněte se učit		O, Londra'ya gitti.
He has just come back. začněte se učit		O, az önce döndü.
He has just come home. začněte se učit		O az önce eve geldi.
He has just left home. začněte se učit		O, az önce evden ayrıldı.
He has three brothers. začněte se učit		Üç erkek kardeşi vardır.
He has three children. začněte se učit		Onun üç çocuğu vardır.
He has too many books. začněte se učit		O, pek çok kitaba sahiptir.
He hasn't arrived yet. začněte se učit		O henüz varmadı.
He hit me on the head. začněte se učit		O bana kafamdan vurdu.
He hit me on the head. začněte se učit		O benim kafama vurdu.
He hopes to go abroad. začněte se učit		O yurt dışına gitmeyi umuyor.
He hurt his left hand. začněte se učit		O sol elini incitti.
He ignored her advice. začněte se učit		O onun tavsiyesini görmezden geldi.
He interpreted for me. začněte se učit		O benim için yorumladı.
He is a man of action. začněte se učit		O bir eylem adamı.
He is a man of wealth. začněte se učit		O bir servet adamı.
He is a self-made man. začněte se učit		O kendi kendini yetiştirmiş bir adam.
He is a soccer player. začněte se učit		O bir futbol oyuncusu.
He is a spoiled child. začněte se učit		O şımarık bir çocuk.
He is a very lazy boy. začněte se učit		O çok tembel bir çocuk.
He is afraid of death. začněte se učit		O ölümden korkuyor.
He is always cheerful. začněte se učit		O her zaman neşelidir.
He is always punctual. začněte se učit		O her zaman dakiktir.
He is always studying. začněte se učit		O her zaman çalışıyor.
He is as busy as ever. začněte se učit		O her zamanki kadar meşgul.
He is as lazy as ever. začněte se učit		O her zamanki kadar tembel.
He is away on holiday. začněte se učit		O, uzakta tatildedir.
He is certain to come. začněte se učit		O kesin gelecek.
He is easy to talk to. začněte se učit		Onunla konuşmak kolaydır.
He is far from honest. začněte se učit		O dürüst olmaktan uzak.
He loves to fish. začněte se učit		O balık tutmayı sever.
He is good at cooking. začněte se učit		O, yemek pişirmede iyidir.
He is good at driving. začněte se učit		O, araba sürmede iyidir.
He is good at singing. začněte se učit		O şarkı söylemede iyidir.
He's just an amateur. začněte se učit		O sadece bir amatör.
He lives in Tokyo. začněte se učit		O, Tokyo'da yaşıyor.
He is mad about music. začněte se učit		O, müziği deli gibi seviyor.
He is my close friend. začněte se učit		O benim yakın arkadaşım.
He is no longer a boy. začněte se učit		O artık bir çocuk değil.
He is not always late. začněte se učit		O her zaman geç kalmaz.
He isn't an American. začněte se učit		O bir Amerikalı değildir.
He is not kind to her. začněte se učit		O, ona karşı nazik değil.
He is Sandayu Momochi. začněte se učit		O, Sandayu Momochi'dir.
He is the tallest boy. začněte se učit		O en uzun boylu çocuktur.
He can't make this. začněte se učit		O bunu yapamaz.
He is very kind to me. začněte se učit		O bana karşı çok nazik.
He is very mean to me. začněte se učit		O bana göre çok cimridir.
He is washing his car. začněte se učit		O, arabasını yıkıyor.
He is washing the car. začněte se učit		O arabayı yıkıyor.
He is watching TV now. začněte se učit		O şimdi televizyon izliyor.
He is wearing glasses. začněte se učit		O gözlük takıyor.
He is writing a novel. začněte se učit		O bir roman yazıyor.
He isn't happy at all. začněte se učit		O hiç mutlu değil.
He kept a seat for me. začněte se učit		O benim için bir yer ayırdı.
He knows us very well. začněte se učit		O bizi çok iyi tanır.
He laughed at my joke. začněte se učit		O benim şakama güldü.
He let go of the rope. začněte se učit		O, ipi bıraktı.
He lied about his age. začněte se učit		Onun yaşı hakkında yalan söyledi.
He likes ham and eggs. začněte se učit		O, jambon ve yumurtayı seviyor.
He likes Italian food. začněte se učit		İtalyan yemeğini seviyor.
He likes taking walks. začněte se učit		O yürüyüş yapmayı sever.
He likes that teacher. začněte se učit		O, o öğretmeni seviyor.
He lived a moral life. začněte se učit		O dürüst bir hayat yaşadı.
He looked for the key. začněte se učit		O anahtarı aradı.
He looked quite tired. začněte se učit		Bayağı yorgun göründü.
He looked quite tired. začněte se učit		Oldukça yorgun görünüyordu.
He looks kind of pale. začněte se učit		O solgun gibi görünüyor.
He looks like a horse. začněte se učit		O bir ata benziyor.
He loves taking trips. začněte se učit		O seyahat etmeyi sever.
He made me a new suit. začněte se učit		O bana yeni bir takım elbise yaptı.
He made up that story. začněte se učit		O hikayeyi o uydurdu.
He married an actress. začněte se učit		O, bir aktris ile evlendi.
He may be sick in bed. začněte se učit		O yatakta hasta olabilir.
He must be a good boy. začněte se učit		O iyi bir çocuk olmalı.
He must be over fifty. začněte se učit		O, elli yaşın üzerinde olmalı.
He must be over sixty. začněte se učit		O altmışın üzerinde olmalı.
He never touched wine. začněte se učit		O asla şaraba dokunmadı.
He offered to help me. začněte se učit		Bana yardım etmeyi önerdi.
He owns a lot of land. začněte se učit		O bir çok araziye sahip.
He picked up the book. začněte se učit		O, kitabı aldı.
He practices medicine. začněte se učit		O, tıp uygulaması yapıyor.
He ran away from home. začněte se učit		O evden kaçtı.
He rejected our offer. začněte se učit		O bizim teklifimizi reddetti.
He rested for a while. začněte se učit		O bir süre dinlendi.
He robbed an old lady. začněte se učit		O, yaşlı bir bayanı soydu.
He rolled off the bed. začněte se učit		O, yataktan yuvarlandı.
He rose from his seat. začněte se učit		O, koltuğundan kalktı.
He sang while working. začněte se učit		O, çalışırken şarkı söyledi.
He sat in front of me. začněte se učit		O, önümde oturdu.
He says he won't come. začněte se učit		O gelmeyeceğini söylüyor.
He seems to be asleep. začněte se učit		O uyuyor gibi görünüyor.
He seems to be honest. začněte se učit		O, dürüst gibi görünüyor.
He sent her a message. začněte se učit		Ona bir mesaj gönderdi.
He slipped on the ice. začněte se učit		O, buz üzerinde kaydı.
He sprained his ankle. začněte se učit		O, ayak bileğini burktu.
He stamped out a fire. začněte se učit		O, yangını bastırdı.
He began a new life. začněte se učit		O, yeni bir hayata başladı.
He teaches us English. začněte se učit		O bize İngilizce öğretir.
He teaches us history. začněte se učit		O bize tarih öğretiyor.
He tends to tell lies. začněte se učit		O yalan söyleme eğilimindedir.
He threw me the apple. začněte se učit		O bana elmayı attı.
He told a funny story. začněte se učit		O komik bir hikaye anlattı.
He took a deep breath. začněte se učit		O, derin bir nefes aldı.
He took Bill swimming. začněte se učit		O, Bill'i yüzmeye götürdü.
He took us to the zoo. začněte se učit		O bizi hayvanat bahçesine götürdü.
He understands physics. začněte se učit		O, fizikten anlar.
He understands French. začněte se učit		O, Fransızca anlar.
He walked ahead of me. začněte se učit		O, önümde yürüdü.
He walked with a limp. začněte se učit		O aksayarak yürüdü.
He was a rugby player. začněte se učit		O bir ragbi oyuncusu idi.
He was about to speak. začněte se učit		O konuşmak üzereydi.
He was about to start. začněte se učit		O başlamak üzereydi.
He was almost drowned. začněte se učit		O, neredeyse boğuluyordu.
He was born in Africa. začněte se učit		O Afrika'da doğdu.
He was chosen captain. začněte se učit		O, kaptan seçildi.
He was hard to please. začněte se učit		Onu memnun etmek zordu.
He was just behind me. začněte se učit		O tam benim arkamdaydı.
He was sent to prison. začněte se učit		O, cezaevine gönderildi.
He was sick last week. začněte se učit		O, geçen hafta hastaydı.
He was unable to move. začněte se učit		O hareket edemedi.
He returned to Japan. začněte se učit		O, Japonya'ya geri döndü.
He went down the hill. začněte se učit		O, tepeden aşağı gitti.
He went into the bank. začněte se učit		O, bankaya gitti.
He will get back soon. začněte se učit		O yakında geri dönecektir.
He will get well soon. začněte se učit		O, yakında iyileşecek.
He will join us later. začněte se učit		O, daha sonra bize katılacak.
He won the race again. začněte se učit		Yarışı yine kazandı.
He works in a factory. začněte se učit		O bir fabrikada çalışır.
He'll succeed in time. začněte se učit		O zamanla başarılı olacak.
He's an absolute fool. začněte se učit		O katışıksız bir aptal.
He's away on business. začněte se učit		O iş için uzaklarda.
He's beginning to cry. začněte se učit		O ağlamaya başlıyor.
He's getting up early. začněte se učit		O erken kalkıyor.
He's just kidding you. začněte se učit		O sadece seninle dalga geçiyor.
He's my older brother. začněte se učit		O benim abim.
He's not in our group. začněte se učit		O bizim grupta değil.
He's now on the phone. začněte se učit		O şimdi telefonda.
He's shorter than Tom. začněte se učit		O, Tom'dan daha kısadır.
Help yourself, please. začněte se učit		Buyrun, lütfen.
Her ideas sound crazy. začněte se učit		Onun fikirleri çılgınca görünüyor.
Her life is in danger. začněte se učit		Onun hayatı tehlikede.
His car has no wheels. začněte se učit		Onun arabasının tekerlekleri yok.
His concert was great. začněte se učit		Onun konseri harikaydı.
His house is for sale. začněte se učit		Onun evi satılıktır.
His house was on fire. začněte se učit		Onun evi yanıyordu.
His story may be true. začněte se učit		Onun hikayesi doğru olabilir.
His story sounds true. začněte se učit		Onun hikayesi gerçek görünüyor.
How can I become rich? začněte se učit		Nasıl zengin olabilirim?
How deep is Lake Biwa? začněte se učit		Biwa gölü ne kadar derin?
How deep is that lake? začněte se učit		O göl ne kadar derin?
How deep is this lake? začněte se učit		Bu göl ne kadar derin?
How did you get here? začněte se učit		Buraya nasıl geldin?
How do you feel today? začněte se učit		Bugün nasıl hissediyorsun?
How are you today? začněte se učit		Bugün nasılsın?
How do you like Japan? začněte se učit		Japonyayı nasıl buluyorsun?
How do you like Kyoto? začněte se učit		Kyoto'yu nasıl buluyorsunuz?
How do you make a box? začněte se učit		Bir kutuyu nasıl yaparsın?
How far are you going? začněte se učit		Ne kadar uzağa gidiyorsunuz?
How high can you jump? začněte se učit		Ne kadar yükseğe sıçrayabilirsin?
How high can you jump? začněte se učit		Siz ne kadar yükseğe sıçrayabilirsiniz?
How late are you open? začněte se učit		Ne kadar geç saate kadar açıksınız?
How long ago was that? začněte se učit		O ne kadar önceydi?
How long did you stay? začněte se učit		Ne kadar kaldın?
How long did you wait? začněte se učit		Ne kadar beklediniz?
How long does it take? začněte se učit		Ne kadar sürer?
How many does he want? začněte se učit		O kaç tane istiyor?
How much do I owe you? začněte se učit		Sana ne kadar borçluyum?
How much is this sofa? začněte se učit		Bu çekyat ne kadar?
How much will it cost? začněte se učit		Kaça mal olacak?
How old is your uncle? začněte se učit		Amcan kaç yaşında?
How was the math test? začněte se učit		Matematik testi nasıldı?
How well can you swim? začněte se učit		Size ne kadar iyi yüzebilirsin?
How're you holding up? začněte se učit		Nasıl geciktiriyorsun?
I acted on his advice. začněte se učit		Onun tavsiyesi üzerine hareket ettim.
I admire your courage. začněte se učit		Ben cesaretine hayranım.
I agree with his plan. začněte se učit		Onun planına katılıyorum.
I always get up early. začněte se učit		Ben her zaman erken kalkarım.
I always keep my word. začněte se učit		Ben her zaman sözümü tutarım.
I am an honest person. začněte se učit		Ben dürüst bir insanım.
I am an honest person. začněte se učit		Ben namuslu bir kişiyim.
I am an office worker. začněte se učit		Ben bir ofis çalışanıyım.
I am crazy about golf. začněte se učit		Golf için deli oluyorum.
I am fixing the clock. začněte se učit		Saati tamir ediyorum.
I am friends with her. začněte se učit		Onunla arkadaşım.
I am here on business. začněte se učit		Ben iş için buradayım.
I am near the station. začněte se učit		Ben istasyona yakınım.
I am no match for him. začněte se učit		Onun dengi değilim.
I am paid weekly. začněte se učit		Bana haftalık ödeme yapılır.
I am poor at swimming. začněte se učit		Ben yüzmede kötüyüm.
I am pressed for time. začněte se učit		Ben zaman için sıkıştım.
I am shorter than you. začněte se učit		Ben senden daha kısayım.
I am talking with Tom. začněte se učit		Tom ile konuşuyorum.
I am tired of my work. začněte se učit		Ben işimden bıktım.
I am tired of reading. začněte se učit		Ben okumaktan yoruldum.
I am too tired to run. začněte se učit		Koşamayacak kadar çok yorgunum.
I anticipated trouble. začněte se učit		Ben sorun olacağını umuyordum.
I bet he will get mad. začněte se učit		Onun çıldıracağına bahse girerim.
I blew the candle out. začněte se učit		Ben mumu söndürdüm.
I bought it last week. začněte se učit		Ben onu geçen hafta aldım.
I bought it yesterday. začněte se učit		Onu dün aldım.
I broke my leg skiing. začněte se učit		Kayak yaparken bacağımı kırdım.
I can do it by myself. začněte se učit		Ben bunu kendim yapabilirim.
I can do it in a week. začněte se učit		Ben bir hafta içinde bunu yapabilirim.
I can do without this. začněte se učit		Bu olmadan yapabilirim.
I can hardly hear him. začněte se učit		Neredeyse onu duyamıyorum.
I can hardly hear you. začněte se učit		Siz güçlükle duyabiliyorum.
I can hardly work now. začněte se učit		Ben şimdi güçlükle çalışabiliyorum.
I can open the window. začněte se učit		Pencereyi açabilirim.
I can play the guitar. začněte se učit		Ben gitar çalabilirim.
I can walk no farther. začněte se učit		Daha uzağa yürüyemem.
I can't bear the pain. začněte se učit		Acıya tahammül edemiyorum.
I can't find my shoes. začněte se učit		Benim ayakkabılarımı bulamıyorum.
I can't find my watch. začněte se učit		Saatimi bulamıyorum.
I can't see the movie. začněte se učit		Ben filmi göremiyorum.
I can't stop coughing. začněte se učit		Ben öksürüğü durduramıyorum.
I can't stop sneezing. začněte se učit		Hapşırmayı durduramıyorum.

Turkish sentences from Tatoeba 7

Chcete-li přidat komentář, musíte se přihlásit.

více